Kerîm Kur’an’dan anlamlarıyla birkaç âyet

 

“Muhakkak yeryüzünde debelenen hayvanların Allah katında en kötüsü küfredenlerdir. Onlar iman etmezler.” (el-Enfâl, 55) (Âyetlerde geçen küfür, ‘inkâr’ anlamında; küfredenler inkâr edenler olarak anlaşılmaktadır.)

“O küfredenler aslâ sanmasınlar ki, Allah’ın azabından kurtulmuşlardır! Şüphesiz onlar (bizi) âciz bırakamazlar.” (el-Enfâl, 59)

“Eğer düşmanlar barışa yanaşırlarsa sen de ona yanaş ve Allah’a güven. Çünkü işiten, bilen ancak O’dur.” (el-Enfâl, 61)

“Bir de görseydin melekler o küfredenlerin yüzlerine ve arkalarına vura vura ve Tadın cehennem azabını! diyerek nasıl canlarını alıyorlardı!” (el-Enfâl, 50)

“Kim (sadece) dünya hayatını ve ziynetini isterse, biz öylelerine amellerinin karşılığını burada tamâmen öderiz. Bu hususta onlara cimrilik yapılmaz.” (Hûd, 15)

“Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzünde kim varsa hepsi topyekûn imân ederdi. O halde sen, mü’min olsunlar diye insanları zorlayacak mısın?” (Yûnus, 99)

“Sakın Allâh’ın âyetlerini yalanlayanlardan olma! Sonra hüsrâna düşenlerden olursun.” ( Yûnus, 95)

“Onlara bütün mûcizeler gelse bile, tâ acıklı azabı görünceye kadar inanmazlar.” (Yûnus, 97)

“Şüphesiz ki Allah insanlara hiç zulm etmez. Lâkin insanlar kendilerine zulm ederler.” (Yûnus, 44)

“Sizi Allah yarattı, sonra da sizi O öldürecektir. Sizden bâzınız da en aşağılık ömüre kadar vardırılır ki, biraz ilimden sonra, hiçbir şey bilmez olsun! Şüphesiz Allah, her şeyi çok iyi bilir ve tam kudret sâhibidir.” (En-Nahl, 70)

“Biz bu kitabı sana ancak ihtilâf ettikleri hususları onlara beyan edesin ve imân edeceklere bir hidâyet, bir rahmet olsun diye indirdik.” (En-Nahl, 64)

“Rahmân’ın kulları o kimselerdir ki, yeryüzünde vakâr ve tevazu ile yürürler. Câhiller kendilerine bir lâf attıklarında selâmetle! derler.” (El-Furkan, 25/63)

“Onlar ki, Rablerine secde ediciler ve kâimler olarak (namaz kılarak) gecelerler.” (El-Furkan, 25/64)

“Ve onlar ki, Ey Rabbimiz! Bizden cehennem azabını sav! Çünkü onun azabı dâimîdir! derler.” (El-Furkan, 25/65)

“O, iki denizi (birbirine) salıverendir. Şu tatlıdır, susuzluğu giderir; bu tuzludur, acıdır. (Allah) aralarına da kudretinden bir engel ve birbirine karışmayı önleyen bir perde (Berzah) koymuştur.” (El-Furkan, 25/53)

“Böyle iken kâfirler, Allah’ı bırakıp kendilerine zararı ve faydası olmayan şeylere tapıyorlar. O kâfir de Rabbinin aleyhine (şeytana) yardımcı olmaktadır (bundan murad Ebû Cehil’dir).” (El-Furkan, 25/55)

“Biz senden önce peygamberleri başka şekilde göndermedik. Elbet onlar da yemek yiyorlar, çarşılarda dolaşıyorlardı. Bir de, bakalım sabredecek misiniz diye, bazınızı bazınıza fitne yaptık (bazınız fakir, bazınız zengin oldu). Senin Rabbin çok iyi görendir.” (El-Furkan, 25/20)

De ki: “O (Kur’ân)ı, göklerde ve yerdeki bütün sırları bilen Allah indirdi . Gerçekten O çok bağışlayıcıdır, esirgeyicidir.” (25/6)

“Fakat onlar kıyameti yalan saydılar. Biz ise kıyameti yalanlayanlara çılgın bir ateş hazırladık.” (El-Furkan, 25/11)

“Öyle ki, bu (ateş) onları bir yerden gördüğü vakit onlar bunun fokurtusunu ve uğultusunu işitirler.” (El-Furkan, 25/12)

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked