” Kim Daha Bilgilidir? “
Prof. Dr. Ekrem Demirli‘nin Fikriyat’tan çıkan “BİR MEKTUP GELDİ ONDAN Kur’an’ın Anlamına Yolculuk ” kitabının “KİM DAHA BİLGİLİDİR?” başlıklı bölümünden yapacağım alıntılamalar oluşturacak bu yazıyı.
“Her insan kendinden daha bilgili birinin olabileceğini düşünerek haddini öğrenir; bu acizlik insanı daha büyük bilgiye götürmezse basit bir hoşgörünün sebebi olabilir. Birinci bilgi şeriatın ve hayatın bize öğrettiği bilgi iken ikinci bilginin hakiki olarak idraki birinci bilgiyi ahlaka döndürmekle mümkündür (marifet). (…)”
” Kur’ân-Kerîm’de takibi güç konulardan birisi Hz. Hızır ile Hz. Mûsâ bahsidir diyemeyiz belki, lakin üzerinde en çok söz söylenen konuların başında o gelir. (dipnot: Kehf, 60-82) (…) Her görünenin görünmeyen yanı varsa ve Hz. Mûsâ dahi onu fark etmiyorsa sıradan insanlar ne yapacaktır? Görünmeyeni bir bilen var olduğuna göre de nübüvvet kendi kendini zora düşürerek bilmediğimiz biri lehine (Hızır ve onu takip ettiğini iddia edenler mesela) makul ve ‘anlaşılır’ zemini tezyif etmiş (değersiz göstermiş) olacaktır. Öte yandan peygamberlik bize ‘bâtın’ (iç, gizli) bilgisini ihmâl eden veya onunla çelişen bilgi getirmişse, şeriatın derinliği ve hakikiliği ne olacaktır. Şeriat aşılması gereken ‘hakikatin gölgesi’ veya ‘geçici bir menzil’ mi olacaktır? Kanaatimce tasavvufun İslâm düşüncesinde ve toplumunda bereketini yitirmesinin en önemli nedenlerinden birisi bu kıssanın ‘zahirî’ yorumundan devşirilen zâhir-bâtın karşıtlığı idi. Her şeyden önce bu sohbetin -yolculuk- Hz. Mûsâ’nın hayatında olduğu gibi Hz. Hızır’ın hayatında da bir terakki vesilesi olduğunu unutmamak gerekir. İkisi cihetinden de yolculuk, en çok bilene doğrudur: Allah’a… Bize anlatılanlar daha çok Hz. Mûsâ’nın ‘öğrendikleri’ ile ilgilidir ; çünkü vahiy bilgisini getirecek olan odur. Biz Musevî isek onun öğrendikleri bize lâzımdır. Bu itibarla hikâyenin kahramanı Hz. Mûsâ’dır. Başka bir anlatımla kıssa Hızır-Mûsâ kıssası değil, Hz. Mûsâ’nın ‘Hızır Dersi’dir. Yahut da Mûsâ-Hızır kıssasıdır. Hz. Hızır’ın bir peygamberden bir şey öğrenmemesi düşünülebilir mi? Biz onun ne öğrendiğini bilmiyoruz lakin bilebildiğimiz, İbnü’l-Arabî’nin yorumuna göre, ‘ayrılma’ sebebi bile Hz. Mûsâ’nın hüküm vermesidir: Kim olursa olsun Peygamber buyruğu onu bağlar. (dipnot: İbnü’l-Arabî, Fusûsu’l-Hikem, s. 215-218.) Bunun yanı sıra her ikisi için yolculukta ‘zevk edilen’ şey, bilginin gerçek sahibidir. Her insan kendinden daha bilgili birinin olabileceğini düşünerek haddini öğrenir; bu acizlik insanı daha büyük bilgiye götürmezse basit bir hoşgörünün sebebi olabilir. Birinci bilgi şeriatın ve hayatın bize öğrettiği bilgi iken ikinci bilginin hakiki olarak idraki birinci bilgiyi ahlaka döndürmekle mümkündür (marifet). İnsanın bilgideki acizliğini sofistçe bir tereddütten ahlâki devrime (kimyâ-i saâdet) taşıyan şey kişinin, yegâne bilenin Allah olduğu idrakidir. Bunu öğrenmekle insanın insan üzerindeki hükümranlığı sona ererken otoritesinin kaynağını bilmediğimiz güçlerin etki alanları sınırlanır. “
No Comments