Muhalefetteki partilerin etkili ve yetkili durumda zâhir (görünür) siyasetçilerinin günümüzde ciddiye alınmaz durumda oluşları üzerine

 

İlgili televizyon programlarından izlendiği kadarıyla CHP ve İYİ Parti ‘de sarsıntılar, çökme belirtileri, bu partilerin ileri gelenlerine yönelik eleştiriler dikkati çeker durumda, apaçık. İktidarı teşkil eden ittifak partileri zaten muhalefeti yok sayar bir durumu yansıtıyorlar.

Kemal Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş, Meral Akşener kendi partilerinden bile televizyona aksettiği kadarıyla, önemli derecede tenkide uğruyorlar. Deva Partisi, Gelecek Partisi gibi partiler zâten yok gibi; onlardan muhalif sesler bile çıkmıyor. Ak Parti ve MHP’de böylesi bir durum bir tarafa, en düşük düzeyde bile olumsuz eleştiriler yok partilerinin liderlerine, birbirlerine karşı.

Bu muhalefet partilerinde bir derlenip toparlanma, ciddî anlamda kendi aralarında tartışma, görüş alışverişi, durum değerlendirmesi olacak mı, belirtiler var mı? Henüz yok ama olması gerek, değil mi? Yoksa, olmayacaksa, durumları iyice kötüye gidecek ve yok sayılacaklar ve/veya varlıkları önemsenmeyecek. Türk siyasi hayatında ilginç bir dönem yaşanmakta. Öteden beri ükemizde büyük ve gündemde olan bir parti olarak CHP sanırım geçmişinde hiç olmadığı kadar günümüzde genel başkanının K.Kılıçdaroğlu olduğu bu dönemde sıradan bir siyasal parti görünümünde. Yaptığı değerlendirmeler, açıklamalar önemsenmediği gibi cevap da buluyor ve kendisi bunlardan hiç ders çıkarmıyor, derlenip toparlanmıyor. Bilindiği gibi 14 Mayıs’ta düzenlenen Cumhurbaşkanlığı seçiminde sandıktan bir sonuç çıkmayınca seçim ikinci tura kaldı. Seçimin ilk turunu AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı R.Tayyip Erdoğan önde kapattı. Sinan Oğan, “Kılıçdaroğlu’nun karşısına ikinci bir şans çıkmasının sebebi benim.” demişti. Oysa Kılıçdaroğlu bu şansın sebebini bilmez görünüyordu. Sinan Oğan açıklama yapmayı zorunlu gördü ve HDP ile yan yana duran CHP’yle değil R. Tayyip Erdoğan’la yan yana olduğunu belirtti. Ve Sonuçta R. Tayyip Erdoğan ikinci turda seçimi kazanarak tekrar Cumhurbaşkanı oldu. Böylece Altılı diye anılan ama daha fazla ismin bulunduğu Masanın etrafındakiler şu kimselerdi: K.Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş, A.Babacan, A. Davutoğlu, M.Akşener, T. Karamollaoğlu, Gültekin Uysal. Bunca çeşitliliğine, çok isimliliğine rağmen muhalefetin ülkemizde en zayıf olduğu bir dönemdeyiz. Seçimlerin yapıldığı günlerin akşamlarında komik sözlere rastlamak olağan hâle gelmişti. Kendi istedikleri, rüyasını gördükleri kişileri kazanmış sanıyorlar gibi birbirlerine cumhurbaşkanım diye hitap edenleri görmüş ve acımıştık. CHP’nin genel başkanı K. Kılıçdaroğlu elini önündeki masaya vuruyor, ‘ben burdayım’ diye bağırıyordu. Bunca sene yaşadım, bu dönemdeki kadar iktidara gelmek ihtimali çok zayıf olan olan bir muhalefete ilk kez şâhit oldum.

Mustafa Sarıgül de adından uzunca bir süredir bahsedilmeyen, nisbeten eski bir CHP’li siyasetçi olarak sahnede görünür oldu birkaç gündür. Güya Kılıçdaroğlu’na destekte bulunma ihtiyacı duyarak ortaya çıkıyor! Ekrem İmamoğlu’nun gözü CHP Genel Başkanı olmakta. İBB Başkanlığı umurunda değil. Mustafa Sarıgül de eski bir siyasetçi olarak Kılıçdaroğlu’nu tutar görünerek CHP Genel Başkanı olmayı hedefliyor gibi. “Kılıçdaroğlu’ndan Sarıgül hamlesi!” ifadesi de de ekranda görünüyor. “CHP’de Özgür Özel de mi yarışta ?” bir başka soru yine ekranda. Velhasıl kaçlı masa idi tam kesin olmayan o masa etrafındakiler şimdilerde bu haldeler. İYİ Parti’den A. Andiçen’nin istifası ekranda. Siyaset 1950’li yıllardan 2020’li yıllara gelmiş durumda iken iki partide istikrar (kararlılık), günümüz diğer partilerinde kararsızlık baskın gözüküyor. Siyasetçilerin kalitesi ve kalitesizliği bu yansımada elbet belirleyici oluyor.

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked