“Kıyameti çağıran bir vahşetin kravatlı, üniformalı, önlüklü imparatorluklarını kurdular.”
Bir cümlesini başlık olarak alıntıladığım, “Kapsama alanının içinde” başlıklı Gökhan Özcan’ın yazısı (Yeni Şafak,06.04.2017) şöyle başlıyor:
“İnsanları kitleler halinde öldüren, şehirleri baştan başa tarumar eden bombalar icat ettiler, yetmedi. Onları yakan, zehirleyen, dumanla boğan ve daha kim bilir neler yapan yeni bombalar icat ettiler. Aşağıda çoluk çocuk var demeden, hasta yaşlı var demeden, o ölüm kusan bombaları insafsızca, acımasızca, vahşice şehirlerin üstüne bıraktılar. Onların yüksek teknoloji dedikleri şeyin aslı böyle bir şeydi, araştırma ve geliştirme için en çok para ayırdıkları saha, sadece yok etmekle yetinmeyip işkence eden bu ölüm teknolojileriydi. (…)”
Şu cümleleri de düşündürücü: “Bize mekteplerde hala ‘pozitif bilim’ diye öğrettikleri şeyden böyle bir canavarlaşma ahvali ürettiler. Bir taraftan bütün bunları yaparken, bir taraftan da küresel medyada boy gösterip; içinde ‘insanlık’, ‘özgürlük’, ‘demokrasi’, ‘uygar dünya’ gibi kelimelerin geçtiği o havalı nutuklarını atabiliyorlar hâlâ.(…)”
Yazının şu satırlarını da aktararak; düşünme ve bilinçlenme, olup bitene tanık olma ve insanları uyarma hangi düzeyde ve duyarlıkta yansıtılırmış, anlayalım derim:
“(…) Hepimizi bir şeylere bağımlı kılıyor, oyalıyorlar. Vazgeçemediğimiz oyuncaklarla, konforla, kontrolümüze aldığımızı sandığımız üç beş megabaytlık dijital güçle meşgul ediyorlar zihinlerimizi. Parmak uçlarımızla kendimize dört başı mamur imparatorluklar kurduğumuzu zannediyoruz. Dün hiçbiri olmadığı halde bugün vazgeçmeyi artık aklımızdan bile geçiremeyeceğimiz zamane alışkanlıklarıyla uyuşuyor zihinlerimiz.(…)”
http://www.yenisafak.com/yazarlar/gokhanozcan/kapsama-alaninin-icinde-2037174
No Comments