M. İbn Arabî’nin Genel Olarak Görüşleri

 

Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç‘ın “Şeyh-i Ekber İbn Arabî Düşüncesine Giriş” Kitabının başlarından birkaç yerden (özellikle Umumî Olarak Görüşleri başlıklı bölümünden) yapacağım bazı alıntılamalar oluşturacak bu yazıyı.

“Her gerçekliğin kaynağı olan vücûd aslında bölünmez, ezelî ve dâimîdir. İbn Arabî bu Mutlak Vücûdun (Varlığın) bilinemez, tavsîf edilemez (nitelenemez), sır mertebesi olan ahâdiyyet (Allah’ın Birliği) vechesiyle (tarafıyla), bir Rab, bir Hâlık ve bir Mâbud olarak âlemle münâsebette olduğu Rubûbiyyet yani vâhidiyyet vechesini ancak merâtib (mertebeler) bakımından izah sadedinde (mevzuunda) ayrı mütâlaa eder. İlkinde (yani ahadiyet‘te) ne kesret (çokluk) ne tezad (zıdlık) ve ne de herhangi bir taayyün (belirme, zuhûr) vardır ki bu cihetten O, sırf nur, sırf iyi (hayr-ı mahz) ve gayblar gaybıdır (gaybu’l-guyûb). İkincisinde ise (yani vâhidiyyet) Allah yaratıcı sıfatıyla (el-Hâlık) birçok şeyin yaratılmasının fâili olunca ortaya bir çokluk (kesret) ve farklılık (tefrik) çıkmış olacak ve birlik (vahdet) bozulacaktır. Ancak görüleceği üzere bu mertebelerde Hakk’ın tezâhürü(belirmesi) ve tekâsürü (çoğalması) Zâtıyla değil ancak sıfatları vâsıtasıyla olmaktadır. Bu durumda Zâtı açısından bakıldığında aynı hakîkate o Hak’tır ama sıfatları açısından bakıldığında o halktır denebilir. Yaratma fiilinin (halk) aslı (ayn) (dipnot: İbn Arabî terminolojisinde çok önemli bir anahtar terim olan bu ayn kelimesi çalışmamızın da en önemli kavramlarından biri olması hasebiyle bazı hatırlatmalarda bulunmayı gerekli kılmaktadır. Günlük Türkçe’de çok sık kullandığımız “aynı anda”, “aynı zamanda”, “aynısı”, “aynen”, “aynı şekilde”, “aynı şey” vb. gibi “tıpkı, misli, benzeri” ma’nâsındaki “aynı” ile metafizik ma’nâdaki ayn arasında kelimenin etimolojik kökeninde beraberlik varsa da kullanım sahaları farklılaşmıştır. Aslı Arapça olan bu kelimenin lügat ma’nâsı asıl, öz, kök, göz, nazar, kuyu, menba, ileri gelen kişiler (ekâbir) vb. gibi çok geniş ma’nâlara gelen bu terim İbn Arabî’de teknik bir terim olmuş ve öz, asıl, hakîkat, esas, kök, zât, ana kaynak, menba, köken, göz, gözbebeği ma’nâlarında kullanılmıştır.) Meselâ “O, âlemin ‘ayn’ıdır (ayn-ı âlem) dediğimiz zaman “O, âlemin aslıdır, hakîkatidir” demek istenilmektedir; yoksa “O, âlemle aynıdır” ma’nâsında değildir. İşte bu çok kullanılan kelimenin böylesi iki tür kullanımını birbirinden ayırabilmemiz bu mektebin (ekolün) görüşlerini doğru anlayabilmemiz açısından çok önemlidir. Biz de bu ayrımı kolaylıkla yapabilmemiz için metafizik anlamda ve in concreto karşılığı olanını diğer belli başlı terimlerde olduğu gibi (ayn) diye italik yazdık. Bu önemli konunun ayrıntısı için bkz. M. Tahralı, “Ayn ve Ayniyyet”, 9-26; S. el-Hakîm, Mu’cemu’s-sûfî, 831-839.

Özet olarak, tâbir câizse İbn Arabî’nin sisteminin, en aşağı mertebesinden en yukarısına kadar varlığın (vücûd) asıl, ayn, öz itibariyle bir bütün olduğunu, ama her bir mertebede o mertebenin gerektirdiği tezâhürün farklı zâhirî görünüşlere bürünmesinden dolayı göze sanki farklıymış gibi geldiğini (illusion) söyleyen bir bütüncül (küllî) görüştür denilebilir.

Şam’a yerleştikten sonra bir gün manâsında (rüyâsında) Hz. Peygamber’i görür ve Hz. Peygamber (sav) ona Fusûsu’l- Hikem kitabını yazmasını emreder. O sıralarda İbn Arabî 65 yaşını geçmiştir ve vaktinin büyük bir kısmını daha çok el-Fütûhât‘ı gözden geçirmeğe ve yeniden yazmağa hasrettiği görülmektedir. (…)

Muhyiddin İbn Arabî, 22 veya 28 Rebiülâhir 638 / 8 Kasım 1240 tarihinde 78 yaşında iken Şam’da Benû Zekîlerin mâlikânesinde Hakk’a yürümüştür. Kabri Kadı Muhyiddîn İbn ez-Zekî ailesinin Kasyûn dağı eteğindeki Sâlihiyye semtinde bulunan kabristanlarına defnedilmiş ve daha sonraları iki oğlunun da defnedileceği bu yere bir de türbe yapılmıştı. Sonraki devirlerde zâhircilik akımlarının sebeb olduğu aleyhte propagandaların etkileriyle unutulmağa yüz tutan ve bir süre bakımsız kalan türbe Osmanlı Sultanı l. Selim’in (Yavuz) Mısır seferi dönüşünde tamir ettirilecek ve yanına bir cami ve bir de tekke ilave edilecektir. (1516). Daha sonra II. Abdülhamid tarafından bir kez daha tamir ettirilecektir. O günden bugüne kadar ziyaret mahalli olmayı sürdürmektedir.”

.

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked