Mehmet Âkif Ersoy’un kısmen olan “Kur’an Meâli”nden bazı âyetlerin çevirileri
Prof. Dr. Recep Şentürk ve Yrd. Doç. Dr. Âsım Cüneyd Köksal‘ın Yayına hazırladıkları, Mahya Yayınları’ndan çıkmış olan bu eser merhûm Mehmed Âkif Ersoy‘un yetkili kılındığı ve bir tarihten itibaren tercîh olarak Kahire’de Kur’ân’ı tercüme etme çalışmalarına yoğunlaştığı süreçte netice olarak ve kısaca kendisi tarafından Fatiha Sûresi’nden Berâe (Tevbe) sûresi sonuna kadar olan Kur’ân ayetlerinin meâlen (mânâca) tercüme edilmiş olarak bir şekilde korunması ve böylece yaklaşık Kur’ân-ı Kerîm’in üçte birinin Mehmed Âkif Ersoy’un bu önemli çalışmasının sonucu olarak yayınlanması gerçekleşmiştir.
Bu eserden bazı âyetlerin merhûm Mehmed Âkif Ersoy’un Türkçesiyle meâlen (mânâca) çevirilerini aktaracağım.
“Hamd ancak Allah’ın; o Rabbü’l-âlemîn, o hem Rahman hem Rahîm, o kıyamet gününün sahibi Allah’ındır. İlahî! Kulluğu Sana ederiz, yardımı Senden isteriz. Bizleri doğru yolun, o nimetine kavuşanların tuttuğu yolun yolcusu et. Gazabına uğrayanların, yanlış gidenlerin saptığı yolun yolcusu etme. Âmin.” (Fatiha, 1/2-7)
“Allah öyle bir ilâh ki, O’ndan başka ilâh yok. Bâkî; her an bütün hilkat üzerine hâkim ve kâim. Ne uyuklar, ne uyur. Göklerde, yerde ne varsa hep O’nun. Kim tasavvur edilebilir ki kalksın da izni olmaksızın O’nun yanında şefaat eyleyebilsin?! Mahlûkatın işlediklerini, işleyeceklerini bilir. Mahlûkatı ise ilâhî ilminden ancak O’nun dilediğini kavrayabilir. İlmi bütün gökleri ve yeri kucaklar ve bunların yokluktan korunması Kendisine ağır gelmez. Yüksek, büyük ancak O (ancak O’nun Zât-ı Kibriyâsı)” (Bakara,2/255)“Allah şahid, melekler şahid, ilim sahipleri şahid ki: O’ndan başka ilah yok, bütün hilkat üzerinde her an adl ile hâkim ve kâim O’ndan başka ilah yok! Azîz O, hakîm O.” (Âl-i İmran, 3/18)
“Yoksa Allah ne onların tevbesini kabul buyurur ki, günah işler dururlar, ta içlerinden biri son nefesine gelince ‘işte ben şimdi tevbe ettim’ der; ne de onların ki, kâfir oldukları halde can verirler, bunlar için Biz dayanılmaz azap âmâde eyledik.” (Nisâ, 4/18)
“İlâhî rızası izince gidenlere Allah onunla necat yollarını tutturacak, kendilerini sübhânî tevfîkiyle karanlıklardan aydınlığa çıkaracak. Onları dosdoğru giden yolun yolcuları edecek.” (Mâide, 5/16)
“Değil, ancak O’na yalvarırsınız. O da isterse o feryâda geldiğiniz belâyı üzerinizden kaldırır. Ve sizler Allah’a şerik koştuğunuz mabudların hepsini unutursunuz.” (En’am, 6/41)
“Gözleri cehennemdekilere dönünce de ‘Yâ Rabbe’l-âlemîn! Bizleri nefsine zulmetmiş insanlarla beraber kılma!’ derler.” (A’râf, 7/ 47)
“Kendilerine âyetlerimiz okunduğunda ‘Evet işittik, dilemiş olsak bunun gibisini biz de söyleyebiliriz. Bu eskilerin uydurdukları masallardan başka bir şey değil’ diyorlar.” (Enfâl, 8/31)
“Allah’ın âyetlerini hasis bir menfaate değişerek halkı onun yolundan alıkoydular. İşlemiş oldukları ne kötü işler!” (Berâe / Tevbe, 9/9)
No Comments