“Mesnevî Hikâyeleri”nden biri:’Azrâil’in bakışından korkan adamın hikâyesi’
Mevlânâ Celâleddin Rûmî‘nin eseri olan Mesnevî Hikâyeleri‘nden (Hazırlayan: Şefik Can, Ötüken Yayınları, 1.Basım: 2003, 17. Basım) biri olan başlıkta belirtilen hikâye (s.42) bu yazıyı oluşturacak.
“Saf bir kişi, bir kuşluk vakti koşa koşa Hz. Süleyman’ın Adalet sarayına sığındı. Yüzü gamdan, korkudan sararmış, iki dudağı mosmor kesilmişti. Hz. Süleyman ona ‘Efendi! Sana ne oldu?’ diye sordu. Adam, ‘Azrail bana öyle öfkeli, öyle kin güder bir gözle baktı ki…’ dedi. Hz. Süleyman, ‘Peki’ dedi. ‘Sen şimdi benden ne istiyorsun? Onu söyle!’ Adam, ‘Ey canları koruyan büyük varlık! Rüzgâra emret de… Beni buradan Hindistan’a götürsün; belki kulunuz oraya gidince canını kurtarmış olur.’ Hz. Süleyman rüzgâra emretti. Rüzgâr da o adamı aldı, hemen deniz üstünden uçurarak Hindistan’ın iç taraflarında bir yere götürdü. Ertesi gün divan kurulmuştu. Herkes Süleyman’ın huzuruna gelmişti. Hz. Süleyman Azrâil’e dedi ki: ‘Senin korkundan bana gelip sığınan o müslümana, onu canından, malından, evinden- barkından ayırmak, avare etmek için mi öyle öfkeli baktın?’ Azrail dedi ki: ‘Ben ona öfkeli bakmadım. Ben onu yol üstünde gördüm de şaşırdım kaldım; bu sebeple ona şaşkın şaşkın baktım. Çünkü Cenâb-ı Hak bana ‘O’nun canını bugün Hindistan’da al’ diye buyurmuştu. Şaşırdım da, kendi kendime dedim ki: ‘Bu adamın yüzlerce kanadı bile olsa, onun bugün Hindistan’a varabilmesi çok uzak, çok zor’. Ey yoksulluktan, ilâhî takdirden korkan ve ihtiraslarına kapılan kişi; sen bütün dünya işlerini bununla kıyasla, gözünü aç da, hakikati gör. Kimden kaçıyoruz? Kendimizden mi? Ne de olmayacak şey! Kimden neyi kapıyoruz? Neyi kaçırıyoruz? Allah’tan mı? Ne de büyük günah…”
No Comments