Bütün dünya biliyor bu katliamı İsrail’in yaptığını ama o biz yapmadık diyor; bu alçaklığı da gösteriyor.

 

Ve bu meş’ûm (uğursuz) olaylar bize gösteriyor ki, İsrail-ABD yoldaşlığı böyle olayların zuhuruna potansiyel olarak gebedir; hem İsrail için hem ABD için, utanacak yüzleri varsa, ki olması mumkün değil, dün geceki Hastane katliamı hiç unutulmayacak. Yüzsüz, utanmaz ülkeler, İsrail ve ABD… Bir de bu saldırıyı İsrail kendisinin yaptığını utanmadan inkâr ediyor; Alçak Biden “İsrail’in yanındayım” demeyi sürdürüyor. ABD, Avrupa ülkelerinin çoğu, Rusya İsrail’den yana. Fetöcüler de dolayısıyla o cephede. İsrail’in ABD desteğiyle Flistin’i haritadan silme amacı ilk aşamasını böylece gerçekleştirdi.

Alçak Biden bu meş’ûm olaya rağmen İsrail’e seyahatini ertelemedi, İsrail’e geldi ve 3300 Filistinli’nin ölümüyle sonuçlanan dün geceki katliamda kendisinin ve Netenyahu’nun rolünü hiç sözkonusu etmeden, hiçbir şey olmamış gibi boy gösterdi yoldaşı kâtil Netenyahu ile. Hâla İsrail “Gazze’yi boşaltın” çağrısı yapıyor Filistinlilere utanma yeteneği olmayan yüzleriyle. Kahrolsunlar!

Yeni bir haber: İSRAİL EKMEK FIRININI BOMBALADI; FIRIN YÜZBİN KİŞİYE HİZMET VERİYORDU.

Katliamın sabahı İsrail’in en yakın dostu ABD Başkanı Biden seyahatini gerçekleştirdi ve Netenyahu ile kucaklaştı.

İsrail Gazze’de Hastane vurdu: en az 500 insan can verdi

 

ABD-İsrail ittifakı soy-kırım suçu işledi. Hem de hastane vurarak. İsrail, ABD’den gördüğü destekle Gazze’de el-Ahli Hastanesı’ni vurdu. Bu eylemiyle İsrail, ABD’nin desteğinden güç alarak bu savaş ve soykırım suçunu işledi. Bilindiği gibi ABD Dışişleri Bakanı Blinken birkaç gün önce İsrail’e gelmiş ve onlara kendisinin de Yahudi olduğunu söylemişti. J.Biden’ın da yarın İsrail’e geleceği açıklanmıştı (bu olay üzerine ziyaretini iptal edip etmemesi önemli değil). ABD İsrail’in dostudur.

Hastane vurmak ne demek!? İsrail ve ABD ittifakı yapabilir ancak bunu. Bebeklerin, çocukların, genç-yaşlı hastaların, orada görevli doktorların, hastabakıcıların, diğer görevlilerin ölmesine, sakat kalmasına yol açan bu dehşetli girişimde bulunabilmek gözü dönmüş insanların veya öyle insanlardan oluşan toplumların / devletlerin işi olabilir ancak. Bu korkunç olay ABD-İsrail dostluğunun insanlık için nasıl bir tehlike potansiyeli taşıdığının göstergesidir. Kahrolsun İsrail, kahrolsun ABD!

Bu gece bu meş’ûm olay vuku buldu maalesef. Hem de ABD’nin dostu olan İsrail becerdi bu korkunç işi. Beddua etmeyelim de ne yapalım! Allah kahredecektir insanlığa karşı işlenmiş bu suçun faillerini ve destekçilerini. Bu korkunç eylemin en büyük cezası da elbette Allah’ın cezası olacaktır.

Kılıçdaroğlu nasıl bunları söyleyebiliyor!

 

Televizyonda CHP grup toplantısında Kılıçdaroğlu konuşuyor. Tam anlamıyla ağzına geleni söylüyor. Saray diyor, Saray’da oturandan söz ediyor. Sayın Erdoğan’ın avukatından olumsuz ve suçlayıcı anlamda söz ediyor. Kuru-sıkı itham ediyor siyasî iktidarı, Cumhurbaşkanı’nı, Cumhurbaşkanı’nın avukatını.

Gerçi hangi konuşmasında Kılıçdaroğlu makul, yerinde, anlamlı sözler söyledi ki !

Sanki Anamuhalefet Partisi lideri ağzına geleni söyleyebilir gibi bir anlayış var onda! Olabilir mi? Bu ülkede hukuk var, mahkemeler var; bir siyasetçi olarak, dahası anamuhalefet partisi lideri durumundaki bir kişi bunları gözetmeli değil mi? Elbette gözetmelidir, ama galiba o böylesi konuşmalar yapmakla daha fazla bir etki umuyor. Oysa gelişigüzel yapılan hiçbir konuşmadan hiçbir siyasetçi yarar ummamalı.

Cumhurbaşkanı bugün Kılıçdaroğlu’nun söylediklerini hoş mu görmeli, dahası şöyle mi düşünmeli: “Yahu anamuhalefet partisi lideri adam, ne yapacak, boş mu duracak, elbette iktidarı ve onun liderini kendince suçlayacak konular, olaylar bulacak; itham edecek türlü vesilelerle, böylece görevini yapacak, boş durmamış olacak. O’nun vazife anlayışı bu; vazifesini yapıyor.”

Ama insan anamuhalefet partisi lideri de olsa biraz geçmişteki liderleri ve seçkin siyasetçileri gözönüne alır, değil mi? İsmet İnönü’yü, Kasım Gülek’i, Turhan Feyzioğlu’nu, Deniz Baykal’ı, Bülent Ecevit’i… Naçizane, bir vatandaş olarak, CHP’nin, tarihinde ilk kez bu kadar zaafiyet yansıtan bir liderle yoluna devam ettiği kanısındayım. Maalesef genel başkanlığa talip görünen diğer iki siyasetçi de CHP’lilerin beklentisine uygun yetenek ve çapta degiller bana göre. Ne ki, her ikisi de Kılıçdaroğlu’ndan daha az not almazlar bir yoklama yapılabilse.

76 yaşında bir vatandaş olarak şimdiye kadarki CHP genel başkanları arasında en az not vereceğim siyasetçi ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’dur.

İsrail’in emri altında ABD

 

İsrail’in Gazze’yi nasıl vuracağı (kuzeyden mi, güneyden mi) hâlen açıklık kazanmış değil. ABD ise İsrail’e sayısı giderek değişen uçak gemisi göndermekle meşgul. ABD mazlumdan yana değil, zâlimden yana. Hiç sürpriz yapmıyor. Herhalde ABD’nin dünyada en ziyade desteklemeye lâyık gördüğü ülke İsrail. Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan ABD’yi eleştiriyor İsrail’in Gazze’ye zulmüne destek verdiği için ama ABD’den hiç ses yok! ABD’nin en yakın dostu İsrail. Bu apaçık bir gerçek. Dışişleri Bakanı Blinton İsrail’i ziyaretinde kendisinin de Yahudi olduğunu açıklamıştı.

“Bilim”

 

2 aylık düşünce dergisi olarak yayınlanan Teklif‘in (KETEBE Kitap ve Dergi Yayıncılığı AŞ) Temmuz 2023, sayı 10’dan İlahiyatçı bilim adamlarının Bilim üzerine görüş ve yaklaşımlarından alıntılar oluşturacak bu yazıyı.

“Tabii, müzakerenin başında olduğumuz için nereden başlayacağımızı belirlemeden, neyi konuşacağımızı tayin etmek zor olduğu gibi, neyi konuşacağımızı belirlemeden de nasıl konuşacağımızı tayin edemeyiz. Bilimsel bilgi makul bir şekilde -yöntemli olmak ile makuliyeti eş anlamlı olarak kullanabiliriz burada- problem çözme faaliyeti olarak temayüz ediyor (kendini gösteriyor). İnsanlar, toplumlar ve hattâ kurumlar problemlerini çözerek varlıklarını sürdürürler. Problem çözmenin bir tek yolu yoktur. Her problem çözme faaliyeti, bilimsel sıfatını taşımaz. Bunlar arasında bilimsel olma sıfatını hakkeden, kısaca makul olan, yani bir usûle bağlı olandır. Her şeyden önce niye biz bilim diye bir konuyu tartışacağız? (…) Mesela Türkiye’de bir üniversite, yükseköğretim dediğimiz bir kurum var ve orada müesses (kurulu) faaliyetler mevcut ve orada çok sayıda ana bilim dalları… ‘Onların ortak paydası nedir?’ sorusunun cevabı -en azından benim görebildiğim kadarıyla- açık değil.” (Tahsin Görgün)

“Bu bir sorun.” (İhsan Fazlıoğlu)