Prof.Dr. Muhammed Hamidullah’ın Çeviri ve Açıklaması ile Aziz Kur’an’dan bazı âyetler

 

Yayın Kurulu: Çevirenler Abdülaziz Hatip-Mahmut Kanık Editör Ahmet Baydar Dil ve yazım N. Ahmet Özalp

“Onları nerede yakalarsanız, öldürün; sizi kovdukları yerden siz de onları kovun. Zulüm öldürmekten daha kötüdür. Ama Kutsal Mescit’te (Kâbe) onlar sizinle savaşmadıkça siz de onlarla savaşmayın. Eğer onlar sizinle savaşırsa siz de onlarla savaşın. İşte inkârcıların cezası böyledir.” (Bakara, 2/191

“İnsanlar arasında öylesi vardır ki, şimdiki hayata ilişkin sözü senin hoşuna gider ve kalbindekilere Allah’ı tanık tutar. O’ysa düşmanların en azılısıdır; ve sırtını döner dönmez bozgunculuğu yaymak, ekini ve hayvanı yok etmek için yeryüzünde koşturur. Halbuki Allah kötülüğü sevmez!” (aynı sûre, 2/204-205)

“Ve kendisine ‘Allah’tan kork!’ denildiğinde, onu suçluluk dolu bir gurur kuşatır. İşte ona Cehennem yeter. Ve elbette o ne kötü yataktır!” (aynı sûre, 2/206)

CHP, tarihinin en zayıf döneminde mi?

 

Bu soru en başta CHPlilerin sorusu olmalı. Onlar sormalılar kendi kendilerine ve birbirlerine bu soruyu.

Kemal Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş…

Bu üçü hiçbir ümit vaad etmiyor gerek siyasetçiler olarak, gerek Büyükşehir belediye yöneticileri olarak. Konuşma tarzları bile etkileyici değil.

Önündeki masaya vurarak “ben burdayım, burda” demekle ne söylenmiş oluyor?

Cumhurbaşkanı seçimi öncesi daha seçim sonuçları Y.S.K. Başkanı’nca açıklanmadan Ekrem İmamoğlu’nu ve Mansur Yavaş’ı kasdederek, onların yanında ve onlara dönük, kendisi Cumhurbaşkanı seçilmiş gibi Cumhurbaşkanı Yardımcılarım demesi ve bunu zaman zaman hâlâ tekrar etmesi ciddiyetle bağdaşır mı?

Bu mu siyaset?

Halkımızın böylesi siyaset adamlarına yaygın anlamda itibar edeceğini hiç sanmıyorum.

Siyaset her şeyden önce ciddiyet ve nitelik gerektiren bir iştir. Halkımız siyasete ve devlet idaresine talip olanlara ciddiyetleri ve nitelikleri mertebesinde oy verecektir. Bu böyle bilinmeli elbette.

Merhûm babam ben çocukken merhûm Nurettin Topçu’dan haberdardı

 

Orman Y. Mühendisi olarak bazı iller ve ilçelerde Orman İşletme Müdürü olarak görev yapan babam Sivas’ın Koyulhisar ilçesinde O.İ.Müdürü iken ben İlkokul 3. sınıfta idim. Bir gün bir posta memuru bir paket getirdi oturduğumuz lojmana. Paketi açtığımda postayla gelenin bir kitap olduğunu gördüm. Kitabın adı aklımda hâlâ: Taşralı. (Tabii büyüyünce ve okuma merakı ve alışkanlığı olunca Taşralı’nın yazarının Nurettin Topçu, onun da seçkin ve önemli bir felsefeci ve yazar olduğunu artık biliyordum.) Ama daha ilkokul 3. sınıftayken babamın Nurettin Topçu’dan ve yazılarından, kitaplarından haberdar olduğu gerçeğini düşünemiyordum bile.

Nurettin Topçu’nun Lise öğretmenliği yaptığı tekpartili yıllara dair…

 

“Türk Kültürüne Hizmet Vakfı” Yayınları’ndan çıkan “BİR AHLÂK DAVASI NURETTİN TOPÇU” isimli kitabın 4. Bölümünü teşkil eden “Muallimlikte Kırk Yıl ‘Vazifemiz Karakter Yapmak, Şahsiyet Yaratmaktır’ ” başlığı altında dile getirilenlerden yapacağım bazı alıntılamalar oluşturacak bu yazıyı.

Topçu Hoca İstanbul’da basılan Hareket dergisini İzmir’de bulunduğu yıllarda yayımlamaya başladı (Şubat 1939). Hareket‘in 4. sayısında yayınlanan ve zımnen (üstü kapalı olarak) Cumhuriyeti kuran kadroyu tenkit eden ”Çalgıcılar” başlıklı hikâye türü bir yazıdan (Hareket, sayı:1/4, Mayıs 1939, s.110-11, Nizam Ahmed müstearıyla / takma adıyla) dolayı basında çıkan yazılar, peşisıra açılan soruşturma ve nihayet okul müdürünün 1938-1939 yılı raporunda “hemen başka bir yere nakli zarureti vardır (…), gözönünde bulundurmak maksadıyla Ankara’da veya başka bir yerde vazifelendirilmesini rica ederim” ifadeleri üzerine ortaokul tahsilini yaptığı İstanbul Vefa Lisesi Felsefe öğretmenliğine atanır (29.IX.1939, maaşı 30 lira). (…) Raporunda, “öğretmenin okuttuğu dersteki vukufu, talebe ile meşguliyeti bakımından çalışkanlığı” sorularını ” çok iyi, çalışkan, dikkatli” diye cevaplayan okul müdürü nihai değerlendirmesini menfi yapar: “Değerli ve o nisbette tehlikeli bir öğretmendir. Hisleri ve fikirleri müsbet değildir. Memleketteki bütün kıymetleri yıkan bir zihniyetle hareket ettiğine bu yıl kani oldum.” (dipnot: Yakın talebelerinin bizzat Topçu Hoca’dan aktardıklarına göre Çalgıcılar yayınlandığında meselenin İnönü’ye aktarıldığı, onun da, Mustafa Kemal Paşa’nın imajının zayıflaması peşinde olduğu için ‘bırakınız çocuk yazsın’ dediği duyulmuş. Hadiseyi İnönü’ye şikayet eder bir tarzda haber verenler, Topçu’nun aleyhinde konuşmasını hatta soruşturma, sürgün gibi tedbirlere başvurmasını bekliyorlarmış. Yazılı aktarım için bk. Muzaffer Civelek, age, s.32-33)”

DİN VE MİLLİYET 1/1904-1914 II. Meşrutiyet ve Milli Mücadele Dönemlerinde Milliyetçilik Tartışmaları

 

(Yayına Hazırlayanlar: İSMAİL KARA ABDÜLKERİM ASILSOY)

DERGÂH YAYINLARI’nın 1037., Çağdaş Türk Düşüncesi dizisinin 89. kitabı (1.Baskı Nisan 2023) olarak yayınlanan bu eserden yapacağım bazı alıntılamalar bu yazıyı oluşturacak.

“Bir ay oluyor ki heybetli istibdad binası yıkıldı. Kanun-i Esasî ilân edildi. Hürriyetin hatır ü hayale gelmeyen enva-ı tecelliyâtı arz-ı dîdâr-ı hürriyet etti (türlü hürriyet tecellîleri yüz gösterdi). İstenildiği gibi söz söyleniyor, yazı yazılıyor. İstenildiği gibi toplanılıyor. Cemiyetler teşekkül etti. Kulüpler açıldı. İttihad ve Terakki fikirleri ortaya sürüldü. (…) Ruhumu kalbine sığmayacak kadar yükseltiyor. Maziyi bütün zulmetleriyle , kasvetleriyle, tahammül-fersâ (tahammül bırakmayan) ızdırablarıyla unutturuyor. Hâli seyrine doyulmaz bir sahne-i behiştî (cennet sahnesi) gibi gösteriyor. Mustakbeli (geleceği) ümitlerle, nâzenîn hayallerle besliyor. Rehgüzâr-ı hayat-ı ümmette (ümmet hayatının yolunda) güller, gülistanlar açılacağını; atılacak her hatvenin(adımın) bir saadet karargâhı, varılacak merhalenin bir daru’l-eman-ı muvaffakiyet (başarının eminlik yurdu) olacağını tebşir ediyor (müjdeliyor).”