Bir dergi yazısından bir bölüm ve değerlendirme

 

“Dergâh” adlı edebiyat-sanat-kültür dergisinin 313./Mart 2016 sayısında çıkan, Alâattin Karaca’nın “Eve dönemeyen adam: Tahsin Yücel” başlıklı yazısının son bölümü şöyle:

“Başlangıçta Ceyhan ırmağının kıyısında, Ötegeçe Mahallesi’nde yoksulluğun, bahtsızlığın kuşattığı bir çocuktur Tahsin Yücel, sonra modern kentin ortasında nesnelerin, alıntı düşüncelerin, ‘yalanlar’ın kuşattığı bir taşralı aydın… Roman ve hikâyeleri, bu iki zıt dünya arasında gidip geldi, kahramanları bu iki dünyadan, bu iki dünya arasında sıkışıp kalmış… Dar bir dile hapsetti eserlerini, tarihsel derinliği olmayan, çağrışımı âhengi kıt bir dile… Ne aydınlık bir Anadolu, ne de ferah bir dünya vardır onun hikâye ve romanlarında, kahramanlarının çoğu huzursuz, kendi olamayan, garip tutkulara boyun eğmiş, sıra dışı ‘haricî’ insanlar.

Okuduğum gazete yazılarından dikkatimi çeken satırlar…

 

“(…) Prizren’de nehir boyu vadi içinde ilerledikçe hem coğrafi hem de kültürel olarak Balkanları daha iyi keşfetme imkanı bulunur. Derin vadilerin, yüksek yaylaların eteklerinde kurulan Boşnak köylerinden Türkmen köylerine, geleneksel Arnavut hayatını resmeden ama genelde Müslüman bir coğrafyada olduğunuzu hissettiren bir yapıyla karşılaşırsınız. (…)

İsmet Özel’in bu günkü (1 Nisan 2016) yazısından…

 

İstiklâl Marşı Derneği internet portalinde İsmet Özel’in DİL İLE İKRAR üst başlığı (serlevhası) altında her hafta Cuma günü çıkan bir yazı ile devam etmekte olan yeni yazı serisinin onikinci yazısı “TÜRKLER NİÇİN TÜRK, BAŞKALARI NİÇİN BAŞKA?” başlıklı olarak bugün çıktı. Bu yazının üç yerinden alıntılar sunacağım.

(…) Kürtlere Kürt diyor, diyebiliyoruz çünkü onlar aynı tarihte kâfir iktidarın altın tepside ikram ettiği söz konusu âlemşümul zemini şerefsizlik mekânı ilân ederek Türklerle birlikte var olma tercihi seviyesinde hayat kazandılar. “Türkiye” Büyük Millet Meclisi’nde Müslüman olmaları hasebiyle Kürdistan mebusu bilinenler İstiklâl Marşı’nı alkışlarla millî marş kabul edenlerin önde gelenleri arasındaydı. Biliniyordu ki, onlar TBMM haricinde hiçbir yerde Kürdistan mebusu olarak adlandırılmayacaklardı.

Bir dua

 

Ya Rabbi, müminler olarak dünyevî kaygılarımız yaşamımızda baskın olmasın. Sana kulluk etmekle, senin rızanı kazanmakla ilgili kaygımız baskın olsun. Bunun zor olduğunu biliyoruz ama Sen yardım edersen, merhamet edersen, irade buyurursan bu durum gerçekleşir. Sen istedikten sonra olmayacak var mıdır? Ne mümkün!

Bir yazıdan dikkate değer bir alıntı

 

“(…) Mutlaka bilin ve mutlaka bildirin: Müslüman olanı agâh, imana ereni fâris saymanın yükünü çekmenin tezahürü ümmet bilincidir.