“Sükûnetle demlendiğinden sâkin bir dille konuşur aklıselim.”

 

Gazete yazarlarından iyi yazı okumak şimdilerde istisnaî denilecek durumda. Siyâsetle içli-dışlı halde çoğu gazete yazarı. Müstesnâ değerde gazete yazarları bana göre çok az. Gökhan Özcan, yıllardır yazılarını zevkle okuduğum; ciddiyetine, samimiyetine, okumalarına güvendiğim, şu dönemde de ortama uymayan, çizgisini titizlikle koruduğunu düşündüğüm bir yazar. Onun bugünkü Yeni Şafak’ta çıkan yazısının başlığı : Suyumuzu bulandıran ne?

Bu yazının birkaç yerinden alıntılamalar yapacağım. Yazar, ‘aklıselim’i
“Fikir ve duyguların demini almış hali” olarak niteliyor. “Sükûnetle demlendiğinden sakin bir dille konuşur aklıselim.” diyor ve ona karşıt hâli de şöyle ifade ediyor: “Bunun aksine; yüksek sesin, ihtiraslı tavırların, kibirle karışık bir lisanın; kirin, kumun, tortuların bulandırdığı suya işaretler taşıdığını fark etmemiz ve zihnimize böyle işaretlememiz herhalde abesle iştigal olmasa gerektir.”

Ve merhum Nurettin Topçu’nun (1909-1975) şu sözlerine yer veriyor:
“Daima hakikati, hareketlerimizin yaptığı seçimin açısında ararız. Yani kendi hakikatimizi müthiş bir egoizm ile kendimiz tayin eder, sonra elimizi âleme açarak doğru düşündüğümüzü ispat edici delilleri âlemden dileniriz ve böylelikle davranmada oluşumuzun asla farkında olmayarak fikirler, haklar, hakikatler savunuruz. Varlığımızı esir ederek arkasından sürükleyen zavallı ihtiraslarımızı göremeyiz de fezada muhteşem bir uçuş veya şahane bir yarış yaptığımızı iddia ederiz” Yazar, merhum Nurettin Topçu’nun bu dediklerini onun “Var Olmak” adlı kitabından aktardığını belirtiyor.

Yazarın şu dedikleri içinde bulunduğumuz olumsuz şartlara nasıl da vurgu yapıyor ve uyarıcı oluyor, etkilenmemek olası değil:

“Seslerin yükseltildiği, hararetin hiç düşmediği, iddiaların havada uçuştuğu hiçbir tartışmadan aklıselimin galip çıktığı görülmemiştir. Aksine, böylesi hırgürü bol, sözlü itiş kakışın hakim olduğu tartışmalar nefsaniyetin hükümranlığı altında geçer, bu kaçınılmazdır. İnsan, herhangi bir meselede aklıselimin sesini işitmek istiyorsa, fikirlerinin ve duygularının demini almasını bekleyecek sabrı ve dirayeti gösterebilmelidir.” Devamını da aktarmaktan kendimi alamıyorum:

Günümüzde, hararetin hiç düşmediği o tartışmalarda, galip gelmenin temel öncelik olduğu yanlış ve tahripkâr bir müsabaka kültürü hakim vaziyettedir. Bugün, kamuoyunun gözü önündeki medyatik tartışmalardan, eş dost meclisindeki sıradan konuşmalara kadar hemen her zeminde, kendi üste çıkma hedefimizi aklıselimin icabı olan sözü, kararı, kanaati arama idealinin önüne koyar hale geldik hemen hepimiz. Bu hali, nefsaniyetimizin fikir ve duygularımızın üstüne ipotek koymaya başladığının bir göstergesi olduğunu idrak etmek ve hasbî tedbir arayışlarına girmek durumundayız. Aksi halde, hakiki olan şeyleri görmekte giderek zorlanmamız ve nihayet tamamen körleşmemiz kaçınılmaz hale gelecektir.

(…)

“Durmadan etrafına bakan göz” dedi beyaz saçlı adam, “bir gün kendini görmeyi tamamen unutacaktır!” Sağ olsun Gökhan Özcan; vaziyet bu kadar gerçekçi ve vurgulu olarak anlatılabilir, açıklanabilir ancak!

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked