kitap Posts

“Vasıflı ve imkânlı, katılıma ve değerlendirmeye açık bir dönem şahitliği”

 

Prof. Dr. İsmail Kara‘nın son çıkan kitabı, “DAĞ NE KADAR YÜCE OLSA Portreler 2” üzerine Mukadder Gemici, kendi ifadesiyle, (bu yeni) “kitabını bahane ederek Prof. Dr. İsmail Kara Hocamızın kapısını çaldık” diyor ve andığı “portrelerden yola çıkarak, portre yazarlığının inceliklerini, kitabın hikayesini sorduk” diye ekliyor. Gerçekleşen bu söyleşiden bazı sorular ve bunlara cevaplar bu yazıyı oluşturacak.

İlk sorusu, “Kitapta göze ve ruha tat veren bir Türkçe” olduğundan hareketle şöyle: “Edebî dil o kadar dikkat çekici ki insan düşünmeden edemiyor, acaba roman yazmayı hiç düşündünüz mü? (…)” İsmail Kara, bir hikâyeci olduğunu bildiği Mukadder Gemici’nin bu intibalarını güzel buluyor. Edebiyatçı olmadığını, “sadece deneme ve hatırat metni yazmayı önemseyerek seven, bunun da üslup dahil hakkını vermeye çalışan, bunun için bulursa zaman ayıran biri olduğunu söylüyor. (…) “Ama bu metinlerle yapmak istediğim esas itibariyle vasıflı ve imkânlı, katılıma ve değerlendirmeye açık bir dönem şâhitliğidir.” (…) Kendisini lise yıllarından beri ilmî metinlerin daha fazla cezbetmiş olduğunu ve o yıllardan kalma bazı mahrem kararlarla o tarafa yöneldiğini söylüyor. Şunu da belirtiyor: “Fakat işimi daha vasıflı yapabilmek için farklı yazma biçimlerinin önemini erken kavradım denebilir.” Ama bir itirafı var: “Mehmet Âkif’in Mısır yıllarını yazmak için “romancı olsaydım” dediğim olmuştur. (…)

Fatih Sultan Mehmed ve Osmanlı İmparatorluğu: iddialı bir jeoloji profesörü ve iki seçkin tarihçi

 

Derin Tarih dergisinde (Mart 2019 sayısı) İsmail E. Erünsal (Osmanlı kültür tarihçisi, “Osmanlı Kültür Tarihinin Bilinmeyenleri” adlı kitabın müellifi) , bir jeoloji profesörünün Fatih Sultan Mehmed‘in Müslüman olamayacağı iddiası üzerine şunları ifade ediyor:
“(…) Tabii çok câhil, yazmaların isimlerini okuyamamış. Okumayı bilmiyor, birisine yanlış okutmuş. Konuyu hiç kavrayamamış. Osmanlı tarihini bilmiyor; verdiği hükümlerin hepsi yanlış. Bunların hepsi bir kenara, Fatih ile ilgili fecî bir iddiası var. Bazı Batılı yazarlara istinaden Fatih’in inancının olmadığını söyledi. Bunu da Rönesans yazarlarına atıfla yapıyor. Yahu Rönesans yazarının ‘dinsiz’ dediği kişi, ‘Hristiyan değil’ demektir. Fatih’in entelektüel merakını da Müslüman olmayışına (!) bağlıyor. Abesle iştigal. Bizim kaynaklarda tek bir kelime bile yoktur konuyla alakalı. Biliyorsunuz Papa Pius bir mektup yazmış Fatih’e ‘Hristiyan ol’ diye ama Fatih’in eline ulaşmamış.

“Kitaba takılıp düşmek”

 

Gazete yazarları arasında da bulunan yazarlardan, her çıkan yazısını merakla ve âdeta medet umarak okuduğum biri Gökhan Özcan. Yazılarına bakarak ciddiyetine, sağduyusuna, aklına, gönlüne, iz’ânına dair güvenimde bir eksilme hissetmediğim yazarlardan.

Bu günkü gazete yazılarından seçtiğim bölümler…

 

“(…) Halk hikayelerinin maruz kaldığı (naklettiğimiz ve şimdilik zikredemediğimiz) bunca baskıdan, yasaklamadan, sansürden, değiştirmeden sonra, asıllarına uygun olarak halka yeniden sunulmaları da bir iade-i itibardan başka neyle ifade edilebilir ki…