merkez Posts

“Türkiye’nin problemi: Doğu-Batı kıskacında kalması değil, kendisine bir merkez bulamaması”

 

Ayşe Böhürler’in bir televizyon programında ( TV Net, Türk Kahvesi, 24 Ocak 2021 Pazar) sohbet konuğu Prof. Dr. İsmail Kara idi. Dün de (30 Ocak 2021) Yeni Şafak’taki köşesinde “Türkiye’yi merkez edinmek” başlıklı bir yazısı çıktı Ayşe Böhürler’in. O programı izleyen ve belirttiğim yazıyı okuyan biri olarak düşünce ve izlenimimi yansıtmaya çalışacağım; ama daha çok alıntılama yapacağım.

İsmail Kara, ülkemizde gerçekten düşünce dünyamızı zenginleştiren az sayıdaki insanlardan birisi. Yetenekli, çalışkan, üretken, ciddî, kararlı, samimî, bildiğini / düşündüğünü ifadeden çekinmeyen ve bu özellikleriyle temâyüz etmiş bir entelektüel ve akademisyen olarak tanıdım onu. Üstâdı merhûm Nurettin Topçu’nun izinde gidenlerden biri. 1955 doğumlu olduğuna göre, daha 20 yaşındayken üstâdının vefatına tanık olmuş; yani merhumla birlikteliği çok kısa sürmüş. Buna rağmen ondan çok istifade etmiş olduğunu düşünürüm.

Ayşe Böhürler, andığım yazısında, söz konusu programın ardından arayan pek çok kişinin üzerinde durduğu ve Mustafa Kutlu’nun bir sorusuyla daha da açılan bir bahsi, programdan bir bölümü olduğu gibi vermek istediğini belirtiyor ve İsmail Kara’nın “imkan ve problemlerini bir arada tartışmalıyız” dediği konulara dair bir gözlemini paylaşıp sözü hocaya bırakacağını ifade ediyor.

O gözlemin özünü şöyle ifade etmiş yazar: “Yurt dışına doktoralar, eğitimler derken karşımıza ‘Batının sömürge geçmişini abartıyorsunuz, özgür düşünce orada’ diyen ya da selefî fikirlere prim veren gençler çıktı. O zaman yüzümüze çarptı ki, biz çocuklara İslâm’ı bir yaşam modeli olarak anlatacağız derken kendi topraklarımızı merkez edinen bir şuur vermeyi ihmâl etmişiz. Nerede hata yapılmıştı? Bunun savrulduğu yerin altını çizmek istiyorum. Filistin’i gerçek dava olarak benimserken kendi toprağına yabancı kalmaktan söz ediyorum.”

“Bekir Topaloğlu hoca için rahmet kayıtları”

 

İsmail Kara‘nın Derin Tarih dergisinin bu ayki sayısında (Nisan 2016/sayı 49) çıkan yazısının başlığı böyle. Bu yazının birkaç yerinden alıntılar sunacağım.