Üç gazete yazısından üçer cümle
*Mahmud Erol Kılıç’ın “Halep ve Mevlâna” başlıklı yazısından:
“(…) Nasıl İşid’in yaptığı insanlık dışı vahşeti tel’in etmeyen Sünnileri ve buna arka çıkan alimleri daha evvel tenkit etmişsem şimdi de Halep’teki masum insanların aynı vahşilikle katledilmesine bir ses çıkarmayan ve hatta kendilerine göre tevillerle haklı göstermeye çalışan Şiileri ve onların din alimlerini aynı şiddette tenkit ediyorum.”
“Lanet olsun dinlerini unutup mezheplerini, meşreplerini din yapanlara. (…)”
“(…) Sufi alim, sufi fakih, sufi muhaddis, sufi idareci v.s. olmadığı sürece birbirimizi ama elle ama dille doğramaya devam edeceğiz gibime geliyor. (…)”
(alıntıların ait olduğu yazıyı okumak için tıklayın)
*Gökhan Özcan’ın “Kara kurguyu bozmak” başlıklı yazısından:
“Karanlık niyetleri olanlar düşünüp taşınıp haince, canice kötülük planları yapıyor, cana kıymak için insafsız tuzaklar kuruyor. (…)”
“(…) Hiç şüphe yok ki, insanlara kötülük ettiklerinde onların buna nasıl tepki vereceğini de hesaplıyor, hatta eylemi çoğu zaman bu tepkiyi oluşturmak için gerçekleştiriyorlar. (…)”
“(…) Maksatları, bizim en büyük gücümüz olan ortak aklı, ortak duyguyu, toplumsal aklıselimi berhava etmektir. (…)”
(alıntıların ait olduğu yazıyı okumak için tıklayın)
*Hasan Bülent Kahraman’ın “Dar-ül-harb: Türkiye…” başlıklı yazısından:
“(…) Türkiye, ABD’nin de yeni başkan seçimi, başkan değişimi ve ilk günden beri sürdürdüğü kararsızlık politikası içinde iken sadece Rusya’yla politik ittifak kurabiliyor. (…)”
“(…) Ama gerçek oradadır: ABD, Kuzey Ortadoğu Kürt oluşumunun içindedir. (…)”
“(…) Şunu da ilave edeyim: Halep’in düştüğü anda, Fransa’nın, üstüne vazifeymiş gibi yaptığı çağrıyla toplanan BM görüşmelerini dikkatle izledim. ABD’nin dönüp Rusya’ya ‘hiç mahcubiyet duymuyor musunuz’ demesindeki, haydi zavallılığı demeyeyim, çaresizliği hayretle gördüm. (…)”
(alıntıların ait olduğu yazıyı okumak için tıklayın)
No Comments