“Yakubî Kelimede içkin olan Fas’ta ‘Rûhî Hikmet’in açıklanması”
FUSÛSU’L-HİKEM Tercüme ve Şerhi-II’nin (Tercüme ve Şerh: AHMED AVNİ KONUK, Hazırlayanlar: Prof. Dr. MUSTAFA TAHRALI- Dr. SELÇUK ERAYDIN (M.Ü. İFAV Yayınları, Yedinci Baskı: Nisan 2017) İçeriği başlıkta belirtilen Fas’tan yapacağım alıntılamalar bu yazıyı oluşturacak.
“Bu ‘rûhî hikmet‘in Yakubî Kelime’ye tahsîsinde iki yön olabilir. Birincisi şudur ki, Yakub (a.s.)ın (oğullarına vasiyetini bildiren) Bakara, 2/132 âyet-i kerîmesine göre, ‘rûhî‘, ‘râ‘nın zammı iledir. Dolayısıyla Yakubî kelime ‘dinî-rûhî hikmet‘ ile lâkablandırıldı. Ve ‘rûh’ ile ‘dîn’ arasında tedbîr bulunduğu için bu fassın esasını ‘din‘ ve ahkâmına dâir olan hakâyık (hakikatler) teşkil etti. Zîrâ şehâdet âlemindeki insânî neş’et (ortaya çıkma) ile ba’de’l-ba’s (tekrar dirilmeden sonra) olan insânî ortaya çıkma, ‘ruh’ ile ‘din’in tedbirini içine alandır. ‘Rûh’un tedbiri iki kısım üzerinedir. Biri ‘aklî tedbir‘dir ki, ilâhî ahlâk ile ahlâklanması ve ilâhî sıfatlarla sıfatlanması ve diğer rabbânî kemâlât ile tamamlanmayı gerektirir. Diğeri, rûhun bedeni tedbir etmesi (yönetmesi) ve mesâlihına (işlerine) ilmî bakışıdır. Ve bu tedbir de rûhî ve tabiî tedbiri câmîdir (toplayıcıdır). Zîrâ onun bu tedbirinden bedenin daha iyi yönü üzere bakâsı umulur.
‘Din’in tedbiri de iki yön üzeredir; biri ‘siyaset’ yönüdür ki, âlemin nizâmı onunla korunur. Diğer yönü nefsi korumadır ki, maad (ahiret) işine ve işlerin neticelerine onunla bakılır. Şu halde insanî neş’ette (ortaya çıkmada) ‘din’ ile ‘rûh’un tedbirde münasebeti olduğuna göre din rûh mesabesinde bulunduğundan Yakûbî Kelime dini ve ahkâmını içeren ‘rûhî hikmet’ ile vasıflandı. Zira Yakub (a.s.) üzerine din meselesi gâlip olup, dîni evlâdına tavsiye etmişti. ‘Rûhî hikmet’in Yakubî Kelimeye tahsisindeki ikinci yöne gelince: Yakub (a.s.)ın dilinden beyân olunan (Yusuf:12/87) âyet-i kerîmesine göre ‘ravhiyye’ (rahata ait), ‘ra’ nın açılımı ile olur. Her nebînin hikmetinde, Kur’an-ı Kerîm’de onun hakkında vârid olan şey zikr olunduğu yönle, bu manâ mülahazasıyla bu yön de câizdir. Mânâ mülâhazasındaki ayrıntı ve açıklama şudur ki: Bu hikmette ‘din’in ‘inkıyâd’ (boyun eğme) olduğu beyân buyruluyor. (…) Herkes Hakk’ın emirlerine boyun eğmiş olup nehyedilenlerden sakınmış olsa ve kendisini Allah Teâlâ Hazretlerine teslim etse, yüksek dereceye ve son derece rahata nâil olur. Nitekim âyet-i kerîmede (Zümer, 39/54) “Size azâbın gelmesinden evvel Rabbinize dönünüz ve ona boyun eğiniz!” buyruluyor. Demek ki, kişi Rabbine dönüp O’na boyun eğmiş olmazsa, azab inmesi bu boyun eğme yokluğunun tabii sonucudur. azab ise rahatın zıddı olan elem ve ızdırabı doğurur. İşte bu itibara göre de, bu hikmet ‘râ’ fethi(açılımı) ile olmak üzere ‘ravhî hikmet‘ vasfı ile nitelendi. (…)”
No Comments