“Yeni Dünya Eskisini Kaça Kaç Mağlup Eder?”
İsmet Özel’in alıntıladığım bu başlık altındaki yazısının birkaç yerinden yapacağım alıntılamalar teşkil edecek bu yazıyı.
“Yeni Dünya sözü işitildi mi akla hemen kuzeyi ve güneyiyle Amerika kıtası gelir. Oysa cografya kitaplarında Büyük Keşifler nâmıyla anılan hâdiseler sonrası medenî Avrupa’nın yeni öğrendiği bütün yerler hesâba katıldığında 15 ülkeden oluşan Okyanusya da yani büyük Avustralya adası ve Yeni Zelanda da yeni dünyanın içindedir. (…) Bir Britanya dominyonunun bağımsızlık kazanması dünyayı yeni bir düzenle tanıştırdı. Yeni düzende Yönetici zümrenin fiilen aristokratik bir yüzü ve dolayısıyla aristokratların odalarında dinledikleri müzik, “oda müziği” yoktu. (…) Fransa’da ihtilâl öncesi döneme “ancien regime” denilirken, dünyada ABD ve Kanada dışında kalan kısmı “eski dünya” tâbiriyle anmak tabiî karşılandı.
İçin içinde iş var. Bize ilk bakışta mesele imiş gibi görünen şey gerçekte kapitalizmin geçirdiği safhalardan ibarettir. Önce müstemlekeciliğin dünya hâkimiyeti hususunda bâriz bir hamlenin sebebi olduğunu hatırlamamız gerekiyor. Lenin’in, emperyalizmi kapitalizmin son aşaması olarak tarif etmesi hatâlıdır. Sermayenin ücretli emeği kullanarak bir maddî güç şekline evrilmesi işin aslıdır. (…) Bu furya Avrupalı toplumların refahıyla sonuçlanmadı. (…) Kendisi bir Britanya kolonisi olan ABD’nin müstemlekesi yoktu. (…) Müstemlekeciliğe karşı çıkma fikrine yaslanarak serbest ticaret yaftası altında müteessir bıraktığı bütün dünyayı haraca kesti. ABD kısa zamanda sermâyenin terâkümü ve temerküzü bakımından Avrupa’yı geride bıraktı.
Modern kültürün bizi nereye sürüklediğine vâkıf olmak istiyorsak gözümüzü sermaye sahiplerinin mecbûriyetlerine çevirmemiz lâzım. (…)
Dört yıl devam eden büyük savaş Britanya dâhil bütün devletleri inkırâza uğrattı. Rus Çarı’nın devrilip öldürüldüğü yılda ABD savaşa girdi. Çarsız Rusya ve hem en büyük sermayeyi elinde tutan, hem de gücünü dünyayı yeniden şekillendirmek uğruna sarfeden ABD daha 1919 yılında günümüz siyasî şartlarını belirler durumda göründüler.
1918 yılında I. Cihan Harbi’nin sona ermesinden 21 yıl sonra II. Cihan Harbi patlak verdi. Niçin? Gaye gücünü, yönetenle yönetilenin dayanışmasından alan ve bu yüzden İtalya’daki, Almanya’daki, Japonya’daki toplumların gözünü bağlamış olan siyasî düzen fikrini modern zihniyetten kovmaktı. Bunda başarılı oldular. Nitekim günümüzde insanları “faşist” sözüyle aşağılamak olağan sayılıyor. Hâsılı kelâm Trump siyasetinin hiçbir yeni tarafı yok. (…)
(…) 1914 ile 1918 yılları içinde yaşanan I. Cihan Harbi’nin hedefi imparatorlukları ortadan kaldırmaktı. Üstelik bu hedefi güden, üzerinde güneş batmayan (!) Büyük Britanya İmparatorluğu idi. Dört yıl süren büyük savaş Britanya dâhil bütün devletleri inkıraza uğrattı. (…)

No Comments