16 Nisan 2017 Referandumu sonucu belli olunca…
Ben sonucun böyle çıkacağını tahmin etmiyordum; aradaki farkın biraz daha açık (% 55-45 gibi) olacağını düşünüyordum. Kampanyalar sırasında durumun başabaş gibi gittiği söyleniyordu, isabetli imiş; ben yanılmışım.
Sırasıyla Başbakan ve Cumhurbaşkanı konuştular “Evet” tarafını temsilen. Kılıçdaroğlu da “Hayır” tarafının en önemli gücü olan CHP adına konuştu. İlk ikisinin konuşmaları diğerine göre daha olgunca idi. Ertuğrul Özkök ise Kılıçdaroğlu’nun konuşmasını takdir edici sözler etti beklendiği gibi.
CHP’den birileri ve Genel Başkan, Referandumun bu akşam beliren gayrıresmî sonuçlarının gerçek durumu yansıtmadığı, şâibeli olduğu yolunda açıklamalarda bulundular. YSK Başkanı ise bu söylenenler üzerine tatmin ve ikna edici açıklamalar yaptı. Böylece aradaki farkın az olmasını bu tür itirazlarla istismar etme ve lehlerine bir durumun ortaya çıkması umut ve çabası içinde bulunulduğu izlenimini verme görüntüsü sanırım kısa sürede sona ermiş olmalıdır.
Referandum sonuçları bende şu izlenimi hâsıl etti: ideolojik tavrın ya da iktidardaki Partiye ve Cumhurbaşkanı’na karşıtlığın belirleyici olması. CHPliler, MHP’nin bir kanadını oluşturanlar, HDP ve PKK yanlıları, Fetöcüler ya da yakınları arasında Fetöcülükten zarar görenlerin bulunduğu kimseler, bir de oy oranları çok düşük partilerin yandaşları “Hayır” dediler.
20.04.2017 günü bu yazıya şu satırları ekleme gereği duydum:
Referandum sonuçlarıyla ilgili olarak CHP şaibe iddiasını 16 Nisan akşamından bu yana sürdürdü ve YSK’ya Referandum’un iptali talebiyle başvuruda bulundu. YSK adına ise dün yapılan açıklamada başvurunun reddedilmesinin 11 üyeden 10’unun lehte, 1’inin ise aleyhte oyuyla karara bağlandığı ifade edildi. Buna rağmen CHP Genel Başkanı ve CHP adına birileri hâlâ ‘Hayır’ oylarının bu referandumda % 52 civarında olduğunu belirtiyorlar konuşmalarında. Böyle bir duruma, en azından 50 senedir seçimler ve referandumlar sonunda ilk kez tanık olunuyor diye düşünüyorum. YSK Başkanı’nın sonuçların belirmeye başladığı ilk akşam bizzat yaptığı açıklamaya ve dün CHP’nin başvurusuna YSK’dan 10’a 1 red kararı çıkmasına rağmen, bu şaibe iddiasının ve ‘Hayır’ oylarının ‘Evet’ oylarından fazla olduğu yolundaki açıklamaların tuhaflığı ortada olduğu halde, yurt dışına da yansıyan bu iddiaların kimi odaklarca ciddiye alındığı ve Türkiye aleyhinde istismar edildiği anlaşılmaz bir durum değildir. Türkiye’nin bu iktidarca yönetilmesi en azından 5-6 yıldır içten ve dıştan belli odaklarca istenmemekte ve alçakca kalkışıldığı ortada olan bir 15 Temmuz darbe girişimine ve bunun başarısızlığına rağmen içte ve dışta bu karşıt tavırda bir değişiklik olmadığı gözlenmektedir. Oysa bakın dünyaca ünlü bilim adamlarımızdan biri olan M. Şükrü Hanioğlu bir yazısında ne diyor: “Diyalog, çoğulculuk, yasakçı laiklik yorumunun değişimi benzeri taleplerin ardında değişik istihbarat örgütlerinin taşeronluğunu yapan kapalı bir örgütlenmenin darbe girişimi modern tarihimizin en önemli toplumsal travmalarından birisini tetiklemiştir.
TBMM’yi bombalayan, vatandaşlarına acımasızca ateş açmakta tereddüt göstermeyen bu örgütlenmenin neden olduğu travmanın derinliği, güçlü “toplumsal aldatılma” duygusu ile ülkenin ilk kez “darbe”nin ötesinde yabancı güçler adına “işgal” girişimine muhatap olmasından kaynaklanmaktadır.” (http://www.sabah.com.tr/yazarlar/hanioglu/2017/02/19/olaganustulugun-dayanilmaz-cazibesi)
No Comments