Şuur, şuursuzlaşma, illüzyonlar, ve kalbinin bağımlısı olan insanlar
“(…) Şuur dediğimiz şey, bir zihniyetin, bir anlama biçiminin, bir hissiyatın, bir idrakin kelimeleriyle örülüyor, dokunuyordu.
Hiçbiri dolaşımdan çekilmeden bütün o kelimelerin, kavramların içleri sinsice boşaltıldı, bizler de küçük küçük dozlarla verilen bu zehrin müdavimi ve hatta gönüllüsü olarak şuur giderici bu sürece kendi çapımızda katkı sağladık. Sonra bu oyunun yeni bir safhasına geçildi; bu şuursuzlaşma halini bize insanoğlunun yeni ufuklara doğru ilerlemesi gibi gösteren illüzyonlar oluşturuldu. Sandık ki o tekno-ağa ne kadar bağlı kalırsak, yeni ve göz kamaştıracak kadar aydınlık bir dünyada o kadar yerimizi alırız. Zihinlerimizi, vaktimizi, kendimize ait bütün özgün hissedişlerimizi, yani şuurumuzu emerek çalışıyordu oysa bu karanlık mekanizma… Şimdi hepimiz az ya da çok bağımlıyız, her bağımlı kadar da şuursuz, yani savunmasız! (…) Sadece kalbinin bağımlısı olan insanlar da var.
“Hakikatin sesini kısmadan” dedi meczup, “şunca gevezelik duyulur mu sanırsın!” (Gökhan Özcan’ın 7 Aralık 2017 tarihli YeniŞafak’taki “Şuurla oynanmayacak oyunlar” başlıklı yazısından)
http://www.yenisafak.com/yazarlar/gokhanozcan/suurla-oynanmayacak-oyunlar-2041432
No Comments