“Modernleşme vatan ihanetini görünmez kılan bir sihirli değnektir.”
İsmet Özel‘in İstiklâl Marşı Derneği internet portalinde “İslâmla Damgalanmış Varoluş” üst-başlığı altında çıkan “Şiirin İdamesi ve/veya Şiirle İdame” başlıklı, 27 Şaban 1442 (9 Nisan 2021) tarihli yazısından (http://istiklalmarsidernegi.org.tr/IsmetOzel?Id=67&KatId=3) yer yer yapacağım alıntılamalardan ibaret olacak bu yazı. Belirtmeliyim ki, İsmet Özel, yazılarını okuduğumda az sayıda da olsa birileriyle en azından bazı cümlelerini paylaşmak istediğim bir şair-yazar.
“(…) Kur’an ve fıkha dirsek çevrilmiş bir ortamda Aristoteles’in retoriği imdada yetişti. Bir insan diğer bir insanı nasıl ikna (persuasion) edebilirdi? İkna için Büyük İskender’in hocası Aristoteles’e göre üç araç kullanılabilirdi: Ya akıl yoluyla karşınızdakiyle bağ kurabilirdiniz (Logos), yahut karşınızdakinin topluluk hayatına kefil saydığınız bünyesine hitap edebilirdiniz (Ethos) veyahut karşınızdakinin hislerini harekete geçirebilirdiniz (Pathos).
(…)
(…) III. Selim İlmiye sınıfına mensup âlimlerin galip devletlerle yapılan anlaşmaların İslâm’la uyuşmadığını belirtmeleri üzerine onların yerine Kur’an ve Sünneti askıya alıp devletin doğrularını ikame eden eşhası göreve çağırdı. Bu hadisenin vuku bulması Tanzimat Fermanı öncesindedir. Yani III. Selim İlber Ortaylı’nın ifadesine göre “part-time” padişahtı. Yeğeni II. Mahmut “full-time” padişah kalabilmek için kendisine gâvur denilmesine sebep oldu. Sonuç vatana ihaneti görünmez hale getirmeğe vardı. Modernleşme vatan ihanetini görünmez kılan bir sihirli değnektir. (…) Dünyanın modern dönüşüm yaşamasında Napolyon’un gözden çıkarılması halinde bunu yapanın pişman edileceği bir modernleşme tarihinden geliyoruz. (…)
(…)
Osmanlı İmparatorluğu güç göstereceği alanı, Roma önleri değil de Viyana önleri olarak seçmekle kalmayıp şehrin fethi için planları olan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’yı idamdan geri durmadıysa Batı Tesirindeki Türk Edebiyatı gayri-millî etkinliğiyle övünebilir. İkna faaliyeti için başvurulan akıl yürütme, Logos, Akif Paşa’nın ve Sadullah Paşa’nın seviyesinde donduruldu. (…) Orhan Veli’nin yanına Melih Cevdet ve Oktay Rifat’ı alarak başlattığına Garip şiiri diyor ve fakat Birinci Yeni demiyoruz. Oysa İkinci Yeni şiir akımı edebiyat dünyasındaki yerini Garip şiirini yetersiz bularak edinmişti.
(…)
Türk şiiri başarıyı Avrupalı şairlerin gıpta ettikleri hünerlerde aramıştır. Şairlerin medeniyet trenine bedeli ne olursa olsun atlamaktan başka hedefleri yoktu. Şimdi var mıdır? Yahya Kemal elçilik görevlerinden uzak durmayışı yetmezmiş gibi ömrünün son yıllarını Avrupa’da geçirme sevdasındaydı. Terekesinde bir miktar döviz bulundu.
Modernleşme derdi içinde yanıp kavrulan şiirin halkın davasıyla halkın zevkini birbirleriyle uyuşmaz eğilimler olarak algılayışına fiilen cevap teşkil edişi sebebiyle modern Türk şiirine mahsus zirvenin Metin Eloğlu’nda eğleştiği görüşündeyim. Cumhuriyetin inkılaplar sebebiyle beğendiği kıyafet en iyi onun üzerinde duruyor. (…) Şerefimizi kolladık ve Batı’yı sıkıntının odağı bildik. Niçin Türk milletinin hem hayat seviyesini, hem de gururunu yüksekte tutamıyoruz? Millî bir rota izleyemeyişimiz bizi o rotada tutacak millî bir hedef seçmeyi tehlikeli buluşumuzdan kaynaklanıyor. (…)
(…) İşe başlayacaksak Türklüğün çıkış yerini misak-ı millîde görmekle başlayalım. Bu işe kendimizi yabancılaştırarak hiçbir edebî başarıyı tanımamız mümkün değil. (…)
Şiirin idamesi modernleşmenin varabileceği son noktaya götürdü Türkleri. (…)
Her şeyden önce bir milletin elinden alınamayacak kozları üretmesi gerekiyor. Koz üretmek de neyin nesi demeyin. Önce karar mekanizmasındaki pisliklerden kurtulmamız şartına riayet etmeliyiz. (…)
Rasulullah Muhammed kendisinden valilik isteyen kimseye valilik vermedi. İdareciliğin vebalinden korkanları vali tayin etti. Kur’an nâzil oldu, yani indirildi; günahsızlık gökten zembille inmeyecek. Bilakis salih kullar yerden yükselip göğe kavuşacak. “
No Comments