“Baştan sona birer teselli saydıklarımı şiir biçimine büründürdüm.”
İsmet Özel‘in İstiklâl Marşı Derneği internet portalinde “Pergelin Yazmaz Sivri Ucu” serlevhası (üst-başlığı -a.a.-) altında çıkan “Dediğim Gibi Çıkmadı” başlıklı yazısının birkaç yerinden yapacağım alıntılamalardan oluşacak bu yazı. Okunmaya değer yazı kıtlığının olduğu bir gerçek. Böyle bir ortamda kıymetli yazılardan okuma ihtiyacı duyanları haberdar etmek gibi mütevazı bir işi yerine getirmek işlevini de ifade ediyor böylesi alıntılardan oluşan yazılar. Bu yazının başlığı dahi söz konusu yazının alıntı olarak bir cümlesi.
“(…) Gazete yazarlığım dolayısıyla iç içe bulunduğum siyaset alanında tahminlerimin tutmayışına da sevinmem gerekir belki. Dediğim çıksaydı ve tahminlerim tutsaydı bazılarının aklına dünyada dönen dolapların künhüne varmış bir İsmet Özel gelebilirdi. (…) Dünya dönüyor, dolap dönüyor ve ben bu dönüşten her ne sebeple olursa olsun azadeyim.
Şiiri bir teselli sayıp şiir yazma tecrübesine atıldığım kendime (iç dünya diye bir şeyden bahis açılabilirse) ait bir vakıa. Başkaları böyle bir itici gücün beni harekete zorladığına ihtimal vermedi. İlk kitabım bütün yazdıklarım arasında müstesna bir yere sahiptir. Baştan sona birer teselli saydıklarımı şiir biçimine büründürdüm.(…)Bence teselli daha temiz duygulara açılan,giderek asla özenmeği kışkırtan bir şeydir.Şiire teselli yakıştırması yaparken bunu gözönüne aldım.(…)
(…)Batılılaşmamız ihmale uğramış ve sakilliği saklanamayan bir batılılığa razı görünüyordu. Tekrarlanan taklidi bayat bulan bir avuç aydının şiir sebebiyle tutturduğu yol başka bir avuç aydının gözüne züppece görünse de topluma karşı sorumluluk açısından bir sahiciliği temsil ediyordu. (…)
Beğenin veya beğenmeyin Türklerin yükseliş yılları Gaza Beylikleri dönemine rastlar. İslâm âleminde gayri-Müslimleri emir altına almakla yetinmediler; mimari, ev düzeni, iş hayatı gibi dünyadaki meşru düzeni yüce bir konuma getirmeği tutkulu uğraşlar durumuna yükselttiler. En önemlisi temiz bir Türkçe inşasına yöneldiler. (…) Bütün yıkımıyla I. Dünya Savaşı şiirin bilinçaltına müracaatını zaruri kılıyordu. Türklerin Alman Harbi olarak adlandırıp uzak durduğu II. Dünya Savaşı medeniyet eleştirilerine tuz biber ekti. Aydınların bir kısmı bu tuz bibere talipti.
“O sahibinin sesi gramofonlarda çalınan şey/incecik melânkolisiymiş yalnızlığının” Bu mısralardan insana ulaşan “şey” teselliden başka bir şey değildi. Teselliyi avuntu sayamazdık. Büyük ikramiyeyi bir numara farkla kaçırmış değildik. Şiiri şiir yapan böyle bir şeyi birisi yazsa da okusak beklentisiydi. (…)
Ne bir Mussolinimiz oldu, ne bir Hitlerimiz, ne de bir Stalinimiz. Üçünden birinin gölgesinde yakınlarına düşmanlık besleyen aydınlar ülkesi haline geliverdik. Hangi millet neyin peşi sıra bir dava güdüyordu? Ekonominin tertip tarzı bir milleti yükseltebiliyor muydu? Buna kesin bir dille hayır demeliyiz. (…) Bob Hope’un iğneli sözlerini akıldan çıkarmayın: “Hayır, uzay yarışında Sovyetler bizi mağlup etmedi. Sadece onların Alman bilim adamları bizim Alman bilim adamlarından daha iyi çıktı”. (…)
(…) 1938’de Mustafa Kemal’in ölümle buluşması millet olarak bizi de bir Millî Şef’le buluşturdu. İsmet İnönü Avrupa kamuoyunda “Mustafa Kemal öldü. Artık Türklerin başında adam kalmadı” sözüne meydan vermemek için kendine Millî Şef denmesine itiraz etmediğini iddia ediyor. (…) İsmet İnönü kendine Millî Şef unvanını lâyık görünce Mustafa Kemal’e de Ebedî Şef denilmesi zaruret haline geldi. (…)
27 Mayıs 1960’ı takip eden yıllarda Türk milletini sosyalizm çizgisinde uzlaştırmak pek zor olsa da imkânsız sayılamayacağı belli oldu. Türk milletini İslâm’a davet etmek sosyalizme ikna etmekten daha elverişli bir siyaset olurdu. Ne biri, ne de diğeri yapılabildi. Uğraşıldı da becerilemedi mi? Uğraşmak ne kelime? Sosyalizmin ve İslâm’ın yakınına bile uğranılmadı. Duruma sosyalist olmayan sol ve İslâm ibaresinden para ve mevki kazananlar el koydu. El konan durum Dünya Sistemi’nin taleplerine kavuk sallamak ve giderek sistemin akıl edemeyeceği kâr fırsatları icat etmekti. (…)“
http://istiklalmarsidernegi.org.tr/Yazi.aspx?YID=1853&KID=79
No Comments