Entelektüel ve akademisyen bir gazete yazarının bu günkü yazısından…
“(…) Televizyon kanalları her akşam birilerini ekrana toplayıp güya tartıştırıyor. Buna ‘bağrıştırıyor’ demek daha doğru. Kimsenin, ortaya attığı görüşü şu bahsettiğim çerçeve içinde objektif ve sübjektif ince hatları ve ayarlarıyla ele aldığı yok. Buna olanak da yok. Bu bir.
Dolayısıyla televizyonlar, ister değişikliklere taraf olsunlar ister karşı, ortaya bir kaos, kakofoni ve zıtlaşma çıkararak zihinsel bir bulanıklık yaratıyorlar.
Bilimsel söylem aynı zamanda berraklıktır. Öğrendiklerimizi kendi cümlelerimiz ve sözcüklerimizle anlatabilmektir. Ek sorulara da cevap verebilmektir. (…)
Gelelim ikinci konuya. Hangi gece, hangi kanalı açsam karşımda aynı isimleri görüyorum. Bir kanaldan kalkıp ötekine gidiyorlar. Bunlar profesörler, doçentler falan. (Zaten zavallıların bazıları gözlerini fal taşı gibi açıp ya avazları çıktığı kadar bağırıyor ya da kâğıttan okumaya kalkıyor, nedeni açık: söyleyecek daha fazla bir şeyleri yok, iş mahalle kavgasına, kabadayılığa dönmüş durumda.) (…)
Herkes televizyona çıkmalıdır. Bilim popüler hale getirilmelidir. Asla seçkinlerin elinde, kısıtlı bir çevrenin konusu olmamalıdır.
Bilgi kamusaldır. Nitekim bu satırların yazarı da ekranlara çıkar, görüşünü söyler. Başkalarını da şiddetle teşvik eder görünsünler diye. Ama bilim bilim olmalıdır. Hep söylendiği gibi bilimle şarlatanlık arasındaki fark kıl kadardır.
Popüler derken popülist olursunuz, farkında olmazsınız…”
(Hasan Bülent Kahraman’ın “Her gece ekran…” başlıklı yazısından, Sabah, 06.02.2017)
http://www.sabah.com.tr/yazarlar/kahraman/2017/02/06/her-gece-ekran
No Comments