Gökhan Özcan’ın “Acziyet mintanı” başlıklı yazısından…

 

Baş ağrısıyla, karın ağrısıyla, sırt ağrısıyla yaşamaya tahammül edemiyoruz ama gönül ağrısıyla yaşamaya ikna ediyoruz kendimizi. Belki başka çaremiz yok. Öyle ya, diğerlerini iyi kötü tedavi eden ilaçlar var ama gönül ağrısının ilacı yok. (…)

Gönül ağrısının bedenimizle ilgisi yok buna karşılık,o insanlığımızla ilgili… Her gönül ağrısı, her iç sıkıntısı bizim için bir uyarı sinyali… Canımızda, insanlığımızda peydahlanan arızaları haber veriyor bize. Bedensel ağrılara hemen tepki verir, hemen çare arayışına girerken; gönül ağrılarını geçiştirmek, ötelemek, unutmak için yollar arıyoruz çoğunlukla. (…) Elbette bedensel ağrılarımıza şifa arayacağız, bu bizim emanete sadakatimizin icabıdır. Ama öte yandan, gönül ağrılarının bize söylediklerine de en azından aynı dikkati ve hassasiyeti göstermemiz gerekmez mi? (…) “İnsanlığın iradesi ızdırabın eseridir, dedik. Izdırap bizi kainatta ufak bir parça olmaktan çıkararak kainatın bütünü haline koyuyor: buna aşk diyoruz. Izdırabımız aşkın eseri değil, aşk sonsuz ızdırabımızın çocuğudur; onun kendine bir mevzu bulmasıdır; varlıklardan birine bağlanarak kendindeki taşkın denize bir sükun, muvakkat bir istirahat aramasıdır” diyor üstad Nurettin Topçu, ‘İradenin Davası’ eserinde, rahmet olsun. (…) Severken sağa sola bakanın, elbet şaşılık olur akıbeti, hayat böyle! (…) “Sevmek dert sahibi yapıyor insanı” dedi beyaz saçlı adam, “derdimize hamdolsun!” (…)
https://www.yenisafak.com/yazarlar/gokhanozcan/acziyet-mintani-2041947

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked