“Osmanlı revakları yahut tarih sorunu”
Akif Emre’nin bugünkü yazısının başlığı böyle.
Bu yazıdan yapacağım bazı alıntılar ve parantez arası değinmelerim, yazarın önemine işaret ettiği hususların anlaşılması ve üzerinde düşünülmesi için.
“Kabe’nin etrafını saran Osmanlı revakları tamirat nedeniyle sökülmüştü. Revakların tek tek ortadan kalkması benzer tarihi eserlerin akibeti hakkında az çok fikir sahibi olanları endişelendirmişti. Hatta Türkiye’de kamuoyu aşırı bir tepki vererek Osmanlı eserleri yok ediliyor türünde yayınlar yapılmıştı. Oysa gerçekte şaşırtıcı biçimde revaklar tek tek sökülerek taşınmış, mescidin genişletilmesi ve tamiratı belli bir aşamaya gelinceye kadar bekletilmişti. (…)
Önce şunu belirtmekte fayda var. Söz konusu yabancılar özelde de Araplar olduğunda herkes bir anda tarih sever hatta Osmanlıcı kesiliyor. (Bunda şaşılacak bir şey olmadığına ancak ölçüsüzlüğün bizdeki sistematik tarih ve Osmanlı düşmanlığını yok sayarak başkalarına saldırmanın büyük çelişki olduğuna değiniyor yazar ve ekliyor:) Tarihin gördüğü en büyük tarih katliamlarından biri Türkiye’de gerçekleşmiştir; bunu bir kenara not edelim.
(…) Mimar Sinan izlerini taşıyan bu dünyanın en zarif eserlerinden birinin yerlerine biraz deforme biçimde yerleştirilerek korunması da önemli. (Yazar, yazısının burasında, bakımsız ve metruk haldeki Medine istasyonunun elden geçirilerek müze haline getirilmesinin de bizim için şaşırtıcı olduğunu belirtiyor. Bu davranışların muhtemelen Türkiye ile yaşanan yakınlaşmanın bu alanda etkileri olduğu fikrinde.)
(…) Keşke benzer uygulamalar Hicaz demiryolu güzergâhı için de gerçekleşse. Şam’dan Medine’ye uzanan yolda istasyon binaları, lokomotifler dönemin teknolojik mimari uygulamaları hakkında önemli belgeler hala varken… Mesela o dönem demiryolu raylarında hala Osmanlıca yazılar duruyor. Mustafa Aksay yıllar önce çölde ıssız istasyon binalarını tek tek tespit ederek belgeselini yapmıştı.
(Yazar burada da bu tarihsizlik sorununun temel bir sorunumuz olduğunu, bunun sadece Suud yönetiminin Osmanlı ile sorunlarının olmasından kaynaklanmadığına işaret etmek üzere vurguluyor.)
Çok açık biçimde bugün İslam’ın doğuş tarihine ait somut izlerden her geçen gün biraz daha yoksunlaşıyoruz. İslam tarihi sadece literal bir anlatıya dönüşüyor. Zira Hazreti Peygamber döneminden itibaren Dört Halife dönemi başta olmak üzere erken İslam tarihine dair var olan kalıntılar tek tek ortadan kaldırılmış durumda. Kaldı ki yakın döneme kadar İslam tarihinin ilk dönemi ve sonraki olayların geçtiği mekanların ismi olduğu gibi önemli ölçüde korunmuştu.
Tarihi olanı yaşatmakla itikadi konuları birbirine karıştırmanın, tarihi ideolojik okumanın kaçınılmaz sonucu olarak tarihle arızalı bir ilişki şekli ortaya çıkıyor. (…)
Sadece tarihle kurulan arızalı ilişkiden söz etmiyoruz. Dünyayı, geçmişi, insanlığı ve tabii ki İslam tarihini tarihsizleştirmekten bir tür hafızasızlaşmaktan söz ediyoruz. (…)”
(alıntıların ait olduğu yazıyı okumak için tıklayın)
No Comments