Eski bir yazıdan bugüne ışık tutması için bazı alıntılar ve kısa bir değerlendirme
Hasan Bülent Kahraman’ın “Çankaya’nın tarihini bükmek” başlıklı, 16.07. 2014 tarihli Sabah’ta çıkmış bir yazısından sunacağım söz konusu alıntıları.
Hasan Bülent Kahraman’ın “Çankaya’nın tarihini bükmek” başlıklı, 16.07. 2014 tarihli Sabah’ta çıkmış bir yazısından sunacağım söz konusu alıntıları.
Hangisi bizim için daha sahi(h), daha gerçek? Hangisine daha yakînen (kesinlikle) inanıyoruz? Hani “Kur’ân”ın ikinci sûresinin 4. âyetinde gerçek îman edenler kastedilerek, “Ahirete de kesin olarak/şüphesiz bir bilgi ile inanırlar” deniliyor ya, öyle bir kesinlikle, yaşama inandığımız gibi ölüme ve ölüm sonrasına da inanıyor muyuz?
Derdin türü çok. Mahmud Erol Kılıç, “Dert bire indirildiğinde birçok derdin dert olmadığı görülecektir.” diyor “Hayatın Satır Araları / Modern Zamanda Kendini Bulmak” adlı kitabında (Sufi Kitap, 4. Baskı, İstanbul, 2013).
“Şiirin özgürlüğe ihtiyacı yoktur ve fakat özgürlüğün şiire ihtiyacı vardır. (…) Kurtulmak için şiire gitmeyiz, kurtuluş yolunu açmaz şiir. Kurtuluşa giden yola girme çabalarımız varsa, bu çabalarımız içinde şiirin bize kurtuluşta hangi anlamların saklı olduğunu verme gücünü taşıdığını görürüz.
13. yüzyılda yaşamış Sadreddin Konevî Hazretleri (d.1210-v.1274), “Fatiha Suresi Tefsiri” adıyla Ekrem Demirli tarafından tercüme edilmiş eserinde (İz Yayıncılık; 4. Baskı: İstanbul, 2009; ISBN 975-355-471-8) “ilim” (bilgi) hakkında günümüzde önemli ve sıradışı olduğu ve kavranmasının kolay olmadığı söylenebilecek sözler ortaya koymuş 7-8 asır önce. Bunlardan birkaçını aktaracağım.