“(…) Ama hayat sadece maruz kaldığımız şeylerden mi ibaret? “
Başlık olarak alıntıladığım cümle Gökhan Özcan’ın bu günkü “Güneş nereden doğar?” başlıklı yazısının bir bölümünde geçiyor. O bölümü alıntılayarak önemli ve sıra dışı olmak bakımından istisnâî yazılardan biri olarak bu yazıya dikkat çekmek istiyorum.
“(…) Sanıyoruz ki bir şey olup bittiğinde, bir durum ortaya çıktığında biz konumumuzu belli edersek, duruşumuzu gösterirsek var oluşumuzun gereğini yerine getirmiş oluruz. Bu gerekli, evet! Ama hayat sadece maruz kaldığımız şeylerden mi ibaret? Biz inandığımız hakikati görünür kılacak insanı, hayatı, tefekkürü, irfanı, ahlakı içimizde ve dışımızda inşa etmeye de memur değil miyiz bu dünyada? En azından bu yolda gayret sahibi olmakla mükellef değil miyiz? Hep maruz mu kalacağız bir şeylere, dünyaya arz edeceğimiz bir şey olmayacak mı bizim? İşte şu insan gibi insan, işte şu hayat gibi hayat, işte bu iklim bizim iklimimiz, işte bu bizim kandillerimizden yayılan aydınlık, işte bu bizim insanlığa serinlikler taşıyan irfanımız demeyecek, demeye gayret etmeyecek miyiz? (…)”
(alıntılanan bölümün ait olduğu yazıyı okumak için tıklayın)
No Comments