Gökhan Özcan: yazıları feyz almak için okunacak biri
Onun yazdığı günler en azından okuyunca içimde bir kıpırtı olacağı beklentisiyle heyecanlandığım günler. Kendisi ben lisede ikinci sınıftayken doğmuş biri; ama yazılarını etkileyici, düşündürücü, feyz aldırıcı bulduğum kişilerin yaşça benden küçük olmalarıyla benim yaşıma yakın veya benden yaşlı olmaları arasında inanın hiç fark hissetmiyorum.
1990’lı yıllarda dergi yazılarından beri izlerim kendisini. Hattâ İsmet Özel Yeni Şafak’ta yazarken o sıra aynı gazetede yazan iki yazara dikkat çekmişti bir yazısında. O iki yazardan birisi Gökhan Özcan’dı yanlış hatırlamıyorsam.
Onun bu günkü “Geceye bağlanan gece” başlıklı yazısının birkaç yerinden alıntılar sunacağım.
“(…) Eskiler kişiyi derdinden gafil kılacak şeyi ‘mâsivâ’dan sayar, böyle bir dertsizlikten Allah’a sığınırmış. Bizim sadra şifa bir derdimiz dahi yokken, sürekli kendimizi eğleyecek şeyler peşinde koşmamız herhalde hayra alâmet olmasa gerek!
(…)
İç pareleyecek kadar sahih bir derdi olana dünyayı süsleyip versen nafile, ne derdinden geçer o, ne gönül eğler.
(…)
“Nereye daldın gittin?” diye sordu biri. “Kendime uğradım biraz!” dedi diğeri.
(…)
Gözünü özünün aydınlığından hiç ayırmadığı için geceyle gündüzün farkında olmayan insanlar da var.
“Uyusun da büyüsün” diyerek ninniler söylendiğinde çok küçüktük, iş ne ara “Büyüsün de uyusun” kıvamına geldi, hiç anlamadık!
(…)
“Başını her yastığa koyduğunda gözüne uyku giriyorsa” dedi meczup, “bil ki dert gönlünden çoktan çıkıp gitmiştir!” ”
No Comments