Gayb Üzerine yazılardan ve bir Açık Oturum’dan alıntılar
2 aylık düşünce dergisi olan Teklif’te (Temmuz 2022 / Sayı 4) çıkan o yazılar ve bir Açık Oturum’dan yapacağım alıntılamalar oluşturacak bu yazıyı.
Katılanları İlâhiyatçı akademisyenler (Ahmet Ayhan Çitil, Dursun Çiçek, İbrahim Halil Üçer, İhsan Fazlıoğlu, Ömer Türker ve Tahsin Görgün) olan bu Açık Oturum, Teklif dergisinin belirttiğim sayısında Yayın Kurulu’nun Gayb Üzerine başlıklı, önce sorular, sonra da kısa açıklamalardan ibâret yazısından sonraki sayfalarında çıkmıştır.
O sorulardan birkaçı:
“Cetvel ve pergelle inşa edilemeyen büyüklükler var mıdır? … Kişilerin ve toplumların öznel bakış açılarını aşan ahlâkî doğrular var mı? … Kâinâtın bir yaratıcısı olduğu ispat edilebilir mi? Amellerimizi kaydeden melekler var mı? Kıyamet günü yaklaştı mı? Ne zaman öleceğim? … Teklif, insanlığın bir yandan kâinatta olup biten her şeyi bilebileceği iddiasının güçlendiği, bir diğer yandan da zâten bilinecek bir hakikatin en başından beri varolmadığına ilişkin bir kanaatin yaygınlaştığı çağımızda herkesi bilinen- bilinmeyen- bilinemeyen üzerine yeniden tefekkür etmeğe davet ediyor.
Teklif, ‘Gayb nedir?’ ve ‘İnsanın gaybla nasıl bir irtibatı vardır?‘ sorularını, ‘Nasıl bir özgürlük?‘, ‘Nasıl bir gerçeklik?‘, ‘Nasıl bir mükellefiyet?‘ sorularıyla irtibatlı olarak tartışmaya açıyor. Açık Oturum Gayb Ahmet Ayhan Çitil, Dursun Çiçek, İbrahim Halil Üçer, İhsan Fazlıoğlu, Ömer Türker, Tahsin Görgün
Fazlıoğlu: Şöyle başlayabiliriz: Bir şey hakkında yargıda bulunmak, o şeyin tasavvurunun uzantısı olduğuna göre öncelikle gayb kavramını açıklığa kavuşturmak gerekiyor. Bu çerçevede gayb, metafizik ve meçhul kavramları arasında bir ayrım yapmak önemli. Çünkü günümüzde büyük oranda metafizik ile gayb karıştırılıyor; hattâ bazen meçhul yani bilinmeyen anlamında kullanılıyor. Öte yandan Evren’in bilinmeyen tarafları, geleceğe ilişkin yönleri de gayb olarak görülüyor. Bu değişik kavramlar ve durumlar arasında var olan farklar belirlendikten sonra gayb’ı nasıl tanımlayabiliriz? Ö. Türker: Belki kelime anlamları itibariyle bunlar birbirleriyle ilişkili gözüküyor, ilişkiden ziyade zaman zaman birbirlerinin yerine kullandığımız oluyor. Fakat aralarında farklılık var. Meçhul çok genel bir ifade, aslında bir terim değil. İ. Fazlıoğlu: Evet. Ancak şunun için ekledim: İngilizce’de unknown yani bilinmeyen / meçhul diyorlar gayba; doğrudan bir karşılığı yok. Ama unknown, gayb değil. Ö.Türker: Evet evet, ‘meçhul’ herhangi bir disiplinin terimi değildir, gündelik dildeki anlamıyla kullanılır, bilinmeyen demektir. (…) Gayb kelimesi en genel anlamıyla duyulardan gizli olan yani insanın beş duyu organıyla idrak edemediği durumlar anlamına geliyor. İ.Fazlıoğlu: Peki, aklın idrak edebildiği şey midir gayb? Ö. Türker: Aslında insanın aklıyla idrak edebildiği şeyler nazarî bilinmeyen kısmına girebilir ama gayba girmez. Nazarî gayb diye bir şey olmaz. A. A. Çitil: Duyulurlar cihetinden düşünülürler gaybî olabilir ama bu anlamda kendinde gaybî diyemeyiz. Ö. Türker: Evet diyemeyiz. Ama bu durum zaman zaman metafizik ile gayb’ın karıştırılmasına yol açmış. Metafizik cismanî olmayan demek, sadece duyulur olmayan demek değil. Yani cismani olanın ötesine geçen yahut cismani olana indirgenemeyen demek. Dolayısıyla metafizik şu masanın varlığıyla, insanın varlığıyla, nesnelerin varlığıyla, imkânıyla ve zorunluluğuyla ilgili bir şeydir. Nihâî anlamda metafizik Tanrı’yı bilmekle neticelenir. Yani varoluşun bütünlüğünü idrâkle neticelenen bir şeydir. Bu manâda metafizik, gayb olmayan, şu anda duyularımızla idrak ettiğimiz nesnelerin tamamını da kapsamına alan ama mefhum olarak bunların varlık, birlik, zorunluluk ve imkân gibi cihetlerini inceleyen disiplinin ismi yahut onların aklen kavranabilir olan yönünün ismi iken gayb duyulardan gizli olanların bütününün ismidir. Eğer bir şey cismaniyse, aslında o bakımdan metafiziğin kapsamına girmez ama gaybın kapsamına girebilir. Gaybın ayrıca metafizikle karışmayan, onun dışında ikinci bir terim anlamı vardır. Gayb aynı zamanda henüz olmamışı da ifade ediyor. (…) Bizim için gayb olan, henüz idrak edemediğimiz şey anlamındadır, fakat aklımızla değil, yine ‘duyularımızla‘ idrak edemediklerimiz anlamındadır. ‘Gayba taş atmak’ deyimi, bir şeyin gıyabında yeterli bilgi sahibi olmadan konuştuğumuzda, onun hakkında gayba tas atmış oluruz.”
“Bence gaybla irtibatın en yoğun olduğu alan dindarlık tecrübeleridir. Hangi din olursa olsun! Eğer inanan insanlar bu irtibatı tecrübelerinde içerilen eserler üzerinden takip edemiyor iseler aslâ sürdüremezler.” Ömer Türker
No Comments