“Kaba bir uygarlığın cansız bedeni”

 

Gökhan Özcan‘ın 5 Şubat 2015 tarihli bir gazete yazısının başlığıydı bu. Aynı gün ben de Radikal Blog için “Gökhan Özcan’ın yazısından sözler…” başlığıyla söz konusu yazıdan bazı sözleri derleyerek bir yazı oluşturmuştum ve o yazı 22 Mart 2016 tarihinden bu yana aktif olmadığı söylenebilecek ve bu günlerde iyice kapandığı anlaşılan Radikal’in Blog yazıları arasında o tarihte yayınlanmıştı. O yazımı burada da biçimsel bir değişiklikle, baş tarafına ve sonuna birer not ilavesiyle ve Gökhan Özcan’ın söz konusu yazısının başlığıyla (elbette tırnak arasında) yayınlıyorum.

Gökhan Özcan’ın bu günkü “Kaba bir uygarlığın cansız bedeni” başlıklı yazısından (Yeni Şafak, 05/02/2015) bazı sözleri paylaşmalıyım. (Bu yazıda aşağıdaki biçimde sıraladığım ‘sözler’ tırnak arasında, alıntı olarak kabul edilmeli.)
*Temelde Batılı olmakla bir sorunu olmayan hiçbir kaygı, meramını yetkin bir fikre, bir esere, bir sese dönüştüremez.
*Batı’nın kendisi için ürettiği en büyük konfor, yeryüzünün feryatlarını duyulmaz hale getiren ses geçirmez kişiliklerdir.
*Daha düzenli ve yeşil şehirleri var, daha rahat yaşıyorlar, kırmızıda geçmiyor, daha çok kitap okuyor, daha güzel binalar yapıyorlar, evet! Ama bunca insanlık kazasının yaşandığı bir dünyayı, kalplerine bir çizik bile almadan atlatıyorlar.
*Kişi, masumların canını alan her hain kurşundan kendine bir yara almadıkça insan olamaz.
*Madem ki bunca zenginliğe rağmen herkese yetecek bir merhametin yok, üstü kalsın!
*Sağda solda iddialı cümlelerle ne yaparsak mutlu olacağımızı anlatıp duran bütün o çok bilir kişilere ‘insan’ın hakikatini kim anlatacak?
* ‘Uzaklar yakın olur, bakmasını bilene’ diyor bakmasını bilen adam Muhyiddin Şekur. Artık gözlerimin yüzüne bakamıyorum.
* ‘Ben insanların ancak mola vermeye cesaret edebildikleri bir yerde yaşıyorum’ dedi kederle, ‘yorulduklarında geliyor, dinlendiklerinde gidiyorlar.’ ”
* ‘Bir şey sorabilir miyim?’ dedi merakla biri. ‘Olmaz’ dedi diğeri, ‘bazen bir şey her şeyi içine alır!’
*Sıçrayarak uyanıyordu bazen gecenin bir yarısında; sanki aniden yağmur başlamış ve kuruması için astığı bütün çamaşırlar ipte savunmasız kalmıştı.
*’Islandım iliklerime kadar’ dedi meczup, ‘demek olacağı buydu!’
Bu sözler düşündürücü ve dahası ürpertici bana göre. O tarihte paylaşmak istememin ve yaklaşık bir yıl sonra tekrar okunması için bir fırsat sunmamın nedeni de bu. İnsanı uyanmaya, düşünmeye, insanlık durumunu farketmeye, anlamaya sürekli teşvik etmek gerekli. Başta kendimizi.
(alıntıların ait olduğu yazıyı okumak için tıklayın)

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked