Sadreddin Konevî’nin “Marifet Yolcusuna Kılavuz” diye çevrilmiş (Tercüme: Ahmet Remzi Akyürek) eserinden(Yayına Hazırlayan: Ekrem Demirli, İz Yayıncılık 3.Baskı 2010) alıntılar
“İstihkak-i salavât (salavât hakedişi) Cenâb-ı mukaddes-i Muhammedî’nindir” (s. 25)
“Hâlık Teâlâ ve tekaddes hazretlerinin âlemin îcâdından ilâhî murâdı, melekler, nebîler ve velilerden mârifet ehlinin zuhûrudur.” (s. 26)
“Cenâb-ı Musa, ‘A’lâ mertebe nasıldır? ‘ diye sordu, şu şerefli cevâb indi: ‘Onlar kerâmet ve menziletlerini (mevkilerini) murâd ettiğim havastır(seçkinler). Onlara olacak ihsân ve ve mükâfâtı ilâhî elimle hazırladım ve üzerini mühürledim ki, göz görmemiş, kulak işitmemiş ve beşer kalbine hutûr etmemiştir (hatıra gelmemiştir).
Resûl-i Ekrem (sav) buyurdular ki, Kitabullahtan bunun misdakı (ölçütü) ‘Hiç bir nefis gözlerden gizlenmiş nimetleri, gözlerden gizlenmiş nimetlerin ne olduğunu bilemez; bu, yaptıkları amellere karşılıktır.’ âyet-i celîlesidir. (Secde, 17)” (s. 27)
‘Görmez misiniz ki, Allah yer ve göklerde olan şeyleri size musahhar kılmıştır. Zâhir ve bâtın nimetlerini size vermiştir.’ (Lokman, 20) (s. 28)
“Mazharlar (zuhur yerleri) ile zuhuru yönüyle Zât’ın şuhudu (müşahedesi / görülmesi) da böyledir.” (s. 29)
” ‘Siz Rabbinizi bedir hâlinde şu ayı gördüğünüz gibi göreceksiniz’ ve ‘Rabbimi en güzel sûrette gördüm’ hadîs-i şerifleri de ondan ibarettir.” (s. 29)
” ‘O zâhirdir, bâtındır, evveldir (ilk), âhirdir (son)’ (Hadid, 57)” (s. 29)
“Mülk, cisimler âlemi; melekût, ruhlar âlemidir.” (s. 31)
” ‘Hayret’ iki türdür: nazar ehlinin hayreti ve basar (görme / görüş) sahibinin hayreti.
“Nazar ehlinin (teorisyenlerin) hayreti mezmûmdur (yerilmiş).” (s. 38)
“Konevî, sûfî bilginin sonuçta bir çeşit ‘hayret’ ile sona ereceğini dile getirir. Bu bağlamda iki tür ‘hayret’i ayırt eder. Bunlardan birisi akıl yoluyla gerçeğe ulaşmak isteyen ‘nazar ehli’nin hayretidir. Bu hayret kınanan bir hayrettir. İkinci bir hayret ise hakikatin zıtları birleştiren çelişik yapısıyla sufiyi hayrete düşürmesidir. Böylece bu hayret hakikatin kendi özelliğinden kaynaklanır ve bu yönüyle de ‘olumlu hayret’ olarak nitelendirilir.” (s. 39-40)
No Comments