Vefat eden Akif Emre’nin “Riyad’da bir Marvel filmi” başlıklı son yazısından satırlar…
Akif Emre istisnaî bir gazete yazarıydı. O, şahsiyetiyle ve ciddiyetiyle, entelektüel bir Müslüman olarak çalıştı çabaladı, okudu yazdı, gezdi gördü. Hamâsetten uzak durdu, kendi çizgisinden sapmadı.
Kayseri’de 2 Mart 1957 günü doğdu. Yayıncılık, gazetecilik, televizyonculuk yaptı. Kuruluşundan bu yana Yeni Şafak gazetesinde yazdı. Ve 23 Mayıs 2017 Salı günü, çalışma ofisinde, bir toplantı öncesinde odasında yalnız başınayken, çayı ve poğaçası yarım kalmış olarak vefat etti. Allah rahmet eylesin, kabir ve cehennem azâbı görmesin. Mekânı cennet olsun. Yaşarken de ölünce de Allah’dan onu indinde değerli bir kul saymasını niyaz ederim. Eşine, çocuklarına, yakınlarına ve arkadaşlarına başsağlığı ve sabırlar dilerim.
İşte onun muhtemelen ölmeden kısa bir süre önce yazmış ve gazeteye göndermiş olduğu ve öldüğü gün yayınlanmış olan anlamlı ve değerli son yazısından genişçe alıntıladığım satırlar…
“Bazı resimler temsil ettiği sanılan nesneleri resmetmezler. Bunu anlamak için resmin altına ne olmadığını yazmak gerekebilir. Tıpkı sürrealist ressam Rene Magritte resminde olduğu gibi, “bu bir pipo değildir” demek zorunda kalabilirsiniz. Foucault gibi düşünürler de bunun neden bir pipo olmadığına dair kitap yazmak zorunda kalabilirler. (…)
Suudi Arabistan’ı ziyaret eden (ticaret eden) Trump 110 milyar dolarlık silah anlaşması yaptıktan sonra uluslararası bir açılış yaptı. Riyad’da “itidal” adı verilen “Uluslararası Radikal Düşünceyle Mücadele Merkezi”nin açılışını gerçekleştirdi. Açılış sırasında ortaya çıkan fotoğraf her şeyi gölgelediği gibi, çok şeyi de açıklayacak mahiyette idi. (…) Marvel’in Galaksinin Bekçileri’nden bir sahne sanki..
(…) Ama resim altına yazılacak şu cümleden daha anlamlı olmayacaktır bu açıklamalar. “Bu fotoğraf sadece fotoğraftan ibaret değildir”. (…)
Suud’da radikal düşüncelerle mücadele merkezinin açılması ironik biçimde komünizmle mücadele derneklerini hatırlatıyor. (…) Ancak Suud’a açılan başka bir alan vardı ki, o anlaşılmadan bugün oynanan uluslararası trajikomik oyun anlaşılamaz.
Özellikle 60’lardan sonra Suud merkezli İslam dünyası başta olmak üzere küresel ölçekte örgütlenen bir yapıyı az çok herkes hatırlayacaktır. Özellikle Türkiye’deki sol kesimlerin her cami inşaatının bile kaynağını buraya bağladıkları Rabıta örgütü. (…)
(…) Özellikle Batılı ülkelerde cami yapımı, İslam merkezi gibi çalışmaları desteklemesiyle bilinir. Bunun yanı sıra Suud ideolojisine uygun düşüncelerin İslam dünyasında yaygınlaşması için neşriyat yapardı. (…) Ancak bu hareketin özellikle Ortadoğu’da yükselen İslami hareketleri kontrol etmek, önünü kesmek için alan açılmış küresel bir hareket olduğunda şüphe yok. Bu küresel hareketin o zamanın sert siyasal şartları içinde Amerika’nın izni olmadan yürütülmesi, projelendirilmesinin de imkanı yoktu.
Türkiye’de 12 Eylül sonrası yoğun biçimde Rabıta aleyhine yayın yapıldı. Her tür İslami çalışmayı buna bağlayan, toplumsal dinamikleri okuma özürlü bir kampanya yürütüldü. Oysa tam da bu dönemlerde Rabıta’nın küresel işlevi çoktan tamamlanmış yeni bir dalga devreye girmişti.
Daha sofistike yöntemlerle çok daha ince toplumsal ağlara sahip yeni dalganın merkezinin Türkiye olduğu da çoğu kimseler tarafından atlanacaktı. Soğuk Savaş sonrasının yeni küresel ağları Orta Asya’dan Afrika’ya uzanan coğrafyada Amerika’ya eskortluk edecek bir misyon yüklenmişti. (…)
Rabıta’nın boşalttığı küresel alanın bu yeni organizasyonla doldurulduğunu görmemek için sadece siyasal basiret gerekmiyor, din anlayışının da testten geçmesi gerekiyordu.
Tüm dünyada hizmet adına bunca okulun, örgütsel ağın kurulmasına alan açanlar aynı zamanda Türkiye’de de İslami potansiyelin absorbe edilmesine göz yumdular. Muhtemelen Amerika ile zihnen bağımlı olan elitlerin göz yumduğu bu hareketin İslami hareketlere set çekeceği, yönlendireceği varsayılarak alan açılmasında, desteklenmesinde beis görmeyeceklerdi.. (…)
Dün 15 Temmuz darbe davasının ilk mahkemesinde önümüze konan fatura Rabıta sonrası küresel güçlerin İslamcıları engellemek için açtığı alanı doldurma planının sonucudur. Bu nedenle Batı’nın neden 15 Temmuz’a hala destek verdiğini anlamayanlar, geçmişi de doğru okuyamayanlardır.
El Kaide türü örgütler nasıl Rabıta gölgesinde ortaya çıkmışsa 15 Temmuz darbesini besleyen altyapı da “ılımlı İslam” adına beslenen yapılardan çıktı.
Bugün Suud’da çevrilen Marvel filmini bu açıdan okumakta yarar var.“
http://www.yenisafak.com/yazarlar/akifemre/riyadda-bir-marvel-filmi-2038053
No Comments