“Baklavayla, börekle Türk olmadık.”
İSMET ÖZEL‘in PERGELİN YAZMAZ SİVRİ UCU isimli kitabının başlarından ( TİYO, Ağustos 2021 I.Baskı) yer yer yapacağım alıntılamalar (bunlardan ilki kitabın 18. sayfasında şu cümleyi izleyen ve bu yazının alıntı olarak başlığını teşkil eden kısa cümledir: “Bir sarhoşun aklını başına almak üzere gerekli zamanda ve gerektiği yerde direnç göstermesi gibi Allah yolunda kılıç sallamamız, din düşmanlarına ok salmamız bütün kavimlerden ayırarak bizi Türk kılmıştır.”)
“Türk der demez karşımıza çetrefil bir hadise çıkıyor. Avrupalıların heveslendirdiği ‘yerli‘ unsurlar karşımıza kurtlar gibi uluyan bir vahşi Türk çıkarmışlardır. Bu hem resim olarak çirkin, hem kavram olarak yanlıştı. O vahşete iştirak etmek benim işime hiç gelmedi. Eğer ‘Altay’dan attığım ok‘ hikâyesi ilgimi çekmiş olsaydı ne direnişten, ne atılımdan söz edebilecektim. Tarih şuuruna yabancı kaldığımız miktarda ve nispette millî varlığın kanatları altına girdik. Türkler tarih içinde millet şuuruna yabancı yaşamasaydı millî vasıflar edinebilecek miydi? Sanmıyorum ve ömrümde sanmama yol açan bir kıpırdanışa şahit olmadım.”
“Müslümanlıktan başka her şeyin bize vasıf kazandırdığı fikrine yabancı kalan sadece biz Türklerdik.”
“Batılılaşmağı bir belâ addettiğimiz zamanlarda gayr-ı Müslimler çeşitli milletlerden oluşurdu. Bizim ‘zımmî‘ bildiğimiz gayr-ı Müslimlere olan yabancılığımız Osmanlıları uğradıkları her askerî başarısızlıkta küfrün ağababalarıyla aynı masaya oturttu. Türk der demez karşımıza çetrefil bir hadise çıkıyor. Avrupalıların heveslendirdiği ‘yerli‘ unsurlar karşımıza kurtlar gibi uluyan bir vahşi Türk çıkarmışlardır. Bu hem resim olarak çirkin, hem kavram olarak yanlıştı. O vahşete iştirak etmek benim işime hiç gelmedi. Eğer ‘Altay’dan attığım ok‘ hikâyesi ilgimi çekmiş olsaydı ne direnişten, ne atılımdan söz edebilecektim. Tarih şuuruna yabancı kaldığımız miktarda ve nispette millî varlığın kanatları altına girdik. Türkler tarih içinde millet şuuruna yabancı yaşamasaydı millî vasıflar edinebilecek miydi? Sanmıyorum ve ömrümde sanmama yol açan bir kıpırdanışa şahit olmadım. I. Cihan Harbi’ne girmemiz bir seferberlik ilânına saha açmamız demekti. Cumhuriyet rejiminin değerlendirilmesinde seferberliğin dikkate alınma zarureti var. Sonuç döndürülen dolaplar üzerinden hiçbir yönüyle Türk varlığına dik başlı olma fırsatı tanımayan bir yere vardı. Büyük Ermenistan ve Büyük Yunanistan kapitalizm tabirine sığdırılarak belâsından arındığımız dünya sisteminin korku kaynağıydı. İstiklâl Harbimiz seferberlik akabinde dünya şartlarının icbar ettiği çatışmaları ifade eder.”
“Türk vatanı demek Misak-ı Miilî’nin işaret ettiği topraklar demekti. İstiklâl Marşı Türk vatanı derken Batum’u, Selânik’i, Halep’i, Musul’u, Kerkük’ü içine alan toprakları kast ediyordu. Selânik’ti geri adım atamayacağımız şehir, Edirne değil. Çünkü üzerinde bulunduğumuz topraklar fiilen bizimdi. Başımıza neler gelmiş olursa olsun dâr-ül İslâm’ı fiilen (yani askerî güçle) bu topraklar üzerinde sâlim kılma gücünü elimizde tutuyorduk. Üzerinden yüz yıl geçmiş bu vakıa şimdi gerçek bir muhasebeyi bekliyor. Şu kadarı akıldan çıkarılırsa Türk milletinin sıhhatinden ümit kesebiliriz: En dirençli olduğumuz zaman aralığında milletçe bizi hamleden mahrum bırakanların fiiliyatları zirveye çıktı. Buraya bir mim koyun. Neden böyle olduğunu fark edenler devlet yapısı içinde işin başa düştüğünü de fark etmişlerdir. İş başa düşeni yerine getirmeğe gelince ‘Viran olası hanede evlâd-ü iyal var.‘ denildiği zamanlar yumuşak zamanlardı. Bu sözler vasıtasıyla çoluk çocuğa karışmış olmam yapılanlara tahammül edişimin sebebidir demek istenirdi. Şimdi zaman tahminlerin fevkinde sert. İkinci mimi koyma yeri de burası. Ülkemizde yumuşak zamanlardan süzülüp gelen birkaç temiz insan sıkı kuşatma altına alınmıştır. Yani zaman aralığı temiz insanlar düşünülünce çok dar. Neyin neyi sağladığına akıl erdirebilmek için temizliğe ve dolayısıyla dirence yüz vermeden yaşamağı âdet edinmemiz yani Türklükten uzaklaşmağı reddetmemiz gerekiyor. İlk adımda yeterince masum addedilen ‘küreselleşmenin‘ her bulaştığı yeri kirlettiğini inkâra güç yetirebilene aşk olsun.”
“Belli bir dünya görüşü sayesinde akıl erdirebildiğimiz Türk olmak ve Amerikalı olmak Salih yolun nereden geçtiğine birer işarettir. Bunun için Türk veya Amerikalı olmağı birinin diğerini itibardan düşürecek iki vakıa sayıyorum. Böyle bir tasnifin gerçekle örtüşmediğini farz etmek elbette elinizde. (…)”
No Comments