İLÂHÎ AŞK / Erken Dönem Farsça Tasavvuf metinlerinde Allah ve İnsan

 

Nefes Yayınevi 10. yıl özel yayını olan bu eserin birkaç yerinden yapacağım alıntılamalar oluşturacak bu yazıyı.

“Âşık olmamış birisi aşka ilişkin yazabilir mi? Bu soruya başka bir soruyla cevap verilebilir: Hiç âşık olmamış bir kimse var mıdır? Gerçekten de âşık olmamış birisi aşk üzerine etkileyici bir şey yazamaz fakat yazılanın aşkın hakikatine ilişkin bir şey olması için yazan kişinin aşkın ilk safhasını aşmış olması gerekir ki bu ilk safha insanın kendisini sevmesidir. insan, kendisinin başkalarından farklı olduğunu ayırt ettiği andan itibâren kendini sevmeye başlar. (…) İslâm mâneviyatındaki tahakkuk süreci, kişinin âşık olduğu her ne ise onun sürekli büyüyüp genişleyen dâiresinin ilâhî olanın kıyılarına ulaştığının farkına varmasını ve Allah aşkını gerçekleştirmesini içerir. Dahası insan, yalnız bu aşkın hakîkî aşk, bunun dışındakilerin ise mecâzî aşk, Dante’nin İlâhi Komedyası’nın sonundaki sözleriyle “güneşi ve yıldızları hareket ettiren” hakîkî aşkın bir yansımasından ibârettir. Aşkları başka “varoluş kıyısına” erişmiş ve Allah aşkını deneyimlemiş olanların hepsi bunu yazıya dökmemiştir. Ancak böyle yapmış olanlar, Allah’ın bizzat kendisinin sevdiği mahlûkâtına DUYDUKLARI AŞKTAN ÖTÜRÜ BUNU İFÂDE ETMEĞE GİRİŞMİŞLERDİR. Bu YAZARLARIN BÖYLESİNE YÜCE BİR AŞKI YAZIYA DÖKMEKTEN AMAÇLARI HERHANGİ BİR DÜNYEVÎ SONUÇ DEĞİL, başkalarını mâşukun âlemine yöneltmek olmuştur. Aşk ve güzellik kendi aslî âleminde iç içe geçip birleşmiş olduğu için insÂNÎ düzlemde bizim tecrübe ettiğimiz kavuşmalar da böyledir ve ister şiirde ister düzyazıda olsun onların sergilenmesi çoğu zaman güzelliğin muzzam ifadesiyle birleştirilmiştir.

İslâm mâneviyatı, Kur’ân ve hadiste gördüğümüz üzere aslî bilgiyle iç içe geçmiş olan aşk ile yoğrulmuştur. (…) Allah’ı sevmek O’nu bilmektir. İnsan bilmediğini nasıl nasıl sevebilir ki! Ve Allah aynı zamanda mutlak hakikattir. el- Vedûd, O’nun isimlerinden biridir. Dolayısıyla insan sevmedikçe O’nu bilemez. Meşhur bir kudsî hadiste belirtildiği üzere ALLAH bilinmeyi seven gizli bir hazine (kenz-i mahfî) idi. bilinmeyi sevdi ve onun için âlemi yarattı. İSLÂM’da aşkın en büyük yorumcularından biri olan Ahmed Gazzâlî  SEVÂNİH isimli eserinde Yuhibbuhum ve yuhibbûnehû “O onları sever ve (bu yüzden) onlar da O’nu severler” (Maide 5:54) âyetine göre insanın en temel ayrımının, onların Allah’ı sevebilmesi için önce Allah’ın onları sevmesi olduğunu yazar. İnsan olmamız bakımından elbette Allah’ı sevme irademizi göstermeliyiz.

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked