Fusûsu’l-Hikem Tercüme ve Şerhi-II

 

Tercüme ve Şerhi Ahmed Avni tarafından yapılmış, Prof. Dr. Mustafa Tahralı ve Dr. Selçuk Eraydın tarafından yayına hazırlanmış İFAV (Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları ( İstanbul 7. Baskı-2017) bu eserin birkaç yerinden yapacağım alıntılamalar oluşturacak bu yazıyı.

“Zevk”, “keşf” ve “şuhûd” ehl-i olan kimselerin ifâde ve izahlarına göre “Vücûd birdir; o da Hakk’ın vücûdudur.” (vücûd: varlık)

Mutasavvıflar da “ayniyet” idrâkine ulaşmadan önce, mü’min olarak, elbette “gayriyet” var olduğu kanâatini taşıyorlardı. Molla Câmî’nin meşhur rubâîsinin manzum tercümesinin:

Ben bilmez idim gizli ayân hep sen imişsin

mısraındaki “Ben bilmez idim” bu duygunun ifadesidir. Onun için sûfiler “ayniyet”ten bahsettiklerinde, onları “gayriyet” anlayışından kurtarıp, derece derece bu idrâke yükselten “hâl”, “makam”, “tecellî”, “fenâ”, “bakâ”, “cem”, “fark” ve “sahv” vs. gibi tek tek yaşanılması, “zevk” edilmesi gerekli aşamalardan geçtikleri ve mertebelerine göre “ayniyet” veyâ “gayriyet”ten bahsettikleri unutulmamalıdır. Şurası da muhakkaktır ki, bu tasavvufî terim ve ifadelerin yazılması ve incelenmesiyle de ortaya bir “ilim” çıkmış ve “nazarî / teorik” diyebileceğimiz geniş bir malûmât dile getirilmiştir. Aslında kitaplarda yazılı olan da tasavvufun nazariyatı (teorileri) dir. (…) Bu doktrinin, İslâm âleminde felsefeci, kelamcı ve diğer aklîilim dalları mensupları arasında zuhura gelmeyip, tasavvuf Ehl-i arasında teşekkül etmesi “aklî” bir düşünce ve “felsefî” bir doktrin olmadığını göstermektedir. “Aklî” olarak “vücudun / varlığın birliği) anlatılacak olsaydı, karşımıza ya Tanrı’yı tabiattan ibaret farz eden “natüralist panteizm” veya O’nu “reel fikir ve düşünceler”e indirgeyen “idealist panteizm” çıkardı. Bu sistemi kuran ve benimseyenler ise, Batı’da olduğu gibi filozoflar olurdu. Aklı vâsıta ve ölçü olarak kullanan “aklî” (rasyonalist) bir ifade ve sistemin gereği de budur. Fakat “vahdet-i vücûd” keşif ve tecellî sonucunda idrâk edilip akılla ifade edildiğinde: Hak halktır, Hak halk değildir; Rab kuldur, Rab kul değildir; Hakîkat ve bâtın bakımından varlıklar Hak’tır, sûret ve zâhir bakımından varlıklar Hak değildir; varlıklar bir yönden Hak’tır, bir yönden Hak değildir. gibi aklen, ya tamâmen veya kısmen birbirine zıt görünen söyleyişler ortaya çıkmış olmaktadır.

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked