Fusûsu’l-Hikem Tercüme ve Şerhi-I’den sözler
M.Ü. İlâhiyat Fakültesi Vakfı Yayınlarından 2017’de 7. Baskısı yapılmış olan, Prof.Dr. Mustafa Tahralı ve merhum Dr. Selçuk Eraydın’ın yayına hazırlamış oldukları başlıkta belirtilmiş kitaptan yer yer seçtiğim sözler, yapacağım alıntılamalarla bu yazıyı oluşturacak.
“Fiiller kuvvet ile tezâhür edeceğinden, ilâhî fiiller de melâike-i kirâm (ulu melekler) ile görünür olur. İlâhî kuvvetlerin ismi enbiyâ (nebîler/resûller) aleyhimü’s-selâmda ‘melâike’dir (melekler).” (s. 27)
“Ma’lûm olsun ki, ‘varlık’ insanî hakikat olan vâhidiyet mertebesinden rûh mertebesine indiğinde üç ma’rifet hâsıl oldu ki, birisi nefs ma’rifeti yani kendi zâtını ve hakikatini bilmek; diğeri var edeni yani kendisinin mûcidini bilmek; üçüncüsü mûcidine karşı muhtaçlığını ve ihtiyacını bilmektir. Bu ma’rifet, gayrılığı kapsayıcıdır. Ve bu rûh Muhammedî(s.a.v.) rûhdur. Onun için (s.a.v.) Efendimize ‘Ebu’l-ervâh’ da (ruhların babası) derler. İnsan ferdlerinin ebeveyni hakikî Âdem olan ‘akl-ı küll’ (tüm akıl) ile ‘hakikî Havvâ’ olan ‘nefs-i küll’ (tüm nefs)dür. Bunlar zât cennetinde, yani ulûhiyet mertebesinde örtülü idiler. (s. 31-32)
“Eğer Allah Teâlâ hazretleri rızkı kullarına açılmış -yayılmış kılsa yer yüzünde fesâd ederlerdi.” (Şûra, 42/27)“Ey habîb-i zîşânım! zikr et şu vakti ki biz sana dedik; muhakkak senin Rabb’in insanları ulûhiyet zâtı ile ihata edendir.” Yani onların hakiki varlıkları yoktur; belki cümlesi esmâî gölgelerimden ibârettir. Gölgeler ise hayâldir.” (s.32)
“Şehadet âlemine ‘kevn ve fesâd âlemi’ de derler. Zîrâ ‘kevn’ bir sûretin sonradan var olmasından ve ‘fesâd’ da bir sûretin yok olmasından ibârettir.” (s.36-37)
Hz. Mısrî’nin Beyti:
Savm ü salât ü hacc ile sanma biter zâhid işin / İnsân-ı kâmil olmağa lâzım olan irfân imiş / Kande gelir yolun senin yâ Kande varır menzilin / Nerden gelip gittiğini anlamayan hayvân imiş (s. 105)
“Sana iyilikten bir şey isabet ettikde Allah’tandır; fenâlıktan bir şey isâbet eyledikde nefsindendir.” (Nisâ, 4/79) (s.175)
No Comments