“Mesuliyetimiz mensubu olduğumuz milletin her hali, yani dünü, bugünü, yarını sebebiyledir.”
İsmet Özel’in İstiklâl Marşı Derneği internet portali İsmet Özel Köşesi’nde ALIN TERİ GÖZ NURU üst-başlığı altında YEMİNİ OLAN YEGÂNE MİLLET VE DİĞERLERİ başlığıyla çıkan 16 Şaban 1444 (8 Mart 2023) tarihli yazısının (istiklalmarsidernegi.org.tr/lsmetOzel?Id=164&Katld=7) birkaç yerinden yapacağım alıntılamalar (bunlardan ilki, o yazının ilk paragrafından bir cümle alıntı olarak bu yazının başlığını teşkil ediyor) oluşturacak bu yazıyı.
“Tarih tek bir istikamette, kıyamet istikametinde akıyor ve insanlar olarak bizler o istikamet hatırına imtihandan geçiriliyoruz. Kıyamet kopacaksa verilen sadakanın reddedildiği zamanda kopacak. (…) Türkler hangi davanın erleridir? Millet olarak önce bu sualin cevabında birleşelim. Birleşemezsek dünyada bir Türk milleti bulunduğunu kimseye, kendimize bile izah edemeyiz. (…) İlk çağda bugün Türk toprakları adı verilen bu sahanın geçirdiği ilk büyük istihaleye Helenizm adı veriliyor. (…) Dolayısıyla insan zihnine merkezin üstünlüğü kavramını adım başı karşımıza çıkan imparatorluklar değil, Helenizm sokmuştur diyebiliriz. (…)
Osmanlı Devletinin müreffeh ve sefil hallerini de merkeziyetçilikle açığa çıkarabiliriz. (…) Yani Türk Milleti tarihin bir muhassalası (bileşkesi) değildir. Türkler tarihin akışı karşısında aldıkları tavır sebebiyle millet vasfı göstermişlerdir. Gaza beylikleri gayri-Müslimlere ve bilhassa Hıristiyanlara davranış kolaylığı tanımakla değil, bilakis Hristiyanlar da dâhil bütün gayri-Müslimlerin devlet inşasına varmak kastıyla yürünen yolda imtiyazlı bir mevkii işgal etmelerine engel olma suretiyle Diyar-ı Rûm’u Darü’l-İslâm haline sokmuştur. (…) Yaşadığımız topraklar Dar-ül İslâm değilse bir vatanımız yoktur. Lozan anlaşmasının Cumhuriyete dayanak temin ettiği doğrudur; ama Cumhuriyeti de ayakta tutan Türk milletine değil.
Tutamak noktamızın çelişkiden arındırılmış ikinci kısmı Hristiyanların 24-26 Ekim 1596 tarihinde cereyan ettiğini dile getirdikleri Haçova Meydan Muharebesidir. Bu harbi hezimetten zafere dönüştürenler ordunun geri hizmetlileridir. (…), neticede yenilgi istikametini zafere çevirmiştir. (…) Türkler muharip unsurları sebebiyle değil millet olarak Allah’ın askerleridir.
Tutamak noktamızın çelişkiden arındırılmış son kısmı Çanakkale savaşlarıdır. Eğer İngiliz ve Fransız donanmasının İstanbul’u ele geçirmelerine engel olamasaydık ne 28 Ocak 1920’de Misâk-ı Millî ilan edilebilir, ne de İstiklâl Harbi’ni yürütecek manevî desteğe kavuşabilirdik. (…) Meğer işin Türk düşmanlarınca görülemeyen bir yanı varmış. (…) Alnı açık bir millet olduğumuzu Sakarya Meydan Muharebesiyle bütün dünyaya gösterdik. (…) Türk milleti kapitalizmin emrinde bulunmağı hiçbir zaman düşünmedi. (…)
Fransa ticaret kapitalizmine hizmet ederek millî bir karakter kazandı. Hollanda XVII. yüzyılda Dünya Sistemi’ne hamallık ederek navlun ücreti dolayımından büyük bir sermayeyi kontrolü altına aldı. (…) Britanya üzerinde güneş batmayan imparatorluğuyla övünüyor, Büyük Sahra’ya sahip Fransa lejyonerleriyle gurur duyuyordu. ABD beynelmilel ticaret bahanesiyle bütün dünyayı haraca bağlamıştı. Netice şudur: Kapitalizm millî pazar marifetiyle milletleri şekillendirdi. Millet olarak varlığını kapitalist mekanizmanın şartlarından tecrit edilmeğe bağlamış olanlar Türklerdir. Türkler din bağının dirlik ve düzenliğe açılan yegane yol olduğunu bilerek millet vasfı edindi. Dünyada dine bağlılık yeminine sadakatten sosyal, iktisadî ve siyasî planlar temin edebilen tek millet biziz. Bizim hâlâ biz kalıp kalmadığımız zihnimi kemiriyor.”
No Comments