Kerîm Kur’andan İbrâhim Sûresi (14) ilk onbir âyetinin anlamları

 

1- Elif, Lâm, Râ. Bu öyle bir kitaptır ki, (bütün) insanları, Rablerinin izni ile, karanlıklardan aydınlığa, güçlü ve övülmeğe lâyık olan Allah’ın yoluna çıkarman için onu sana indirdik.

2- O Allah ki, göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. Başlarına gelecek şiddetli azaptan dolayı vay kâfirlerin (Hak’kı tanımayan, bilmeyen kimselerin) hâline!..

3- Onlar öyle kimselerdir ki, dünya hayatını sever ve (o hayatı), âhiret üzerine tercih ederler. Allah’ın yolundan çevirirler ve o yolun doğruluğunu istemezler (doğru olmasın isterler). İşte onlar, (haktan) çok uzak bir sapıklık içindedirler.

4- Biz, her gönderdiğimiz peygamberi, ancak kavminin dili ile gönderdik ki, onlara açıkça anlatsın. Artık, Allah dilediğini sapıklıkta bırakır; dilediğini de hidâyete (Hak yoluna) erdirir. O, güçlüdür, hikmet sâhibidir.

5- And olsun ki, Biz Mûsa’yı, “Kavmini karanlıklardan nûra çıkar ve onlara Allah’ın (nimet) günlerini hatırlat!” diye mûcizelerimizle gönderdik. Şüphesiz ki, bunda çok sabırlı, çok şükreden her kimse için ibretler vardır.

6. Hani bir vakitler Mûsa kavmine şöyle demişti: “Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Çünkü O, sizi Fir’avn hânedânından kurtarmıştı. Onlar, sizi azabın kötüsüne sürüyorlardı ve oğullarınızı boğazlayıp kadınlarınızı sağ bırakmak istiyorlardı. İşte bunda, Rabbinizden size büyük bir imtihan vardı.

7- Ve düşünün ki, Rabbiniz şöyle ilân etmişti: “And olsun, eğer siz şükrederseniz elbette size (nimetimi) artırırım. Fakat nankörlük ederseniz, muhakkak ki, benim azabım çok şiddetlidir.”

8- Yine Mûsa, “Siz ve yeryüzünde bulunanların hepsi nankörlük etseniz, bilin ki, Allah hepinizden müstağni (ganî/kimseye muhtaçlığı olmayan) ve zâtında övülmeğe O lâyıktır.” demişti.

9- Sizden önce gelip geçenlerin, Nûh kavminin, Âd ve Semûd’un ve onlardan sonrakilerin -ki sayılarını ancak Allah bilir- haberi gelmedi mi? Onlara, peygamberleri mûcizelerle gelmişlerdi de (hayretlerinden) ellerini ağızlarına götürüp, “Biz, hakîkaten sizinle gönderilen şeyi tanımıyoruz ve bizi davet ettiğiniz (din) den kuşku veren bir şüphe içindeyiz” demişlerdi.

10- Peygamberleri (onlara), “Gökleri ve yeri yaratan Allah hakkında şüphe mi var? O, sizi, günahlarınızı bağışlamak için çağırıyor ve belirli bir vakte kadar size müsaade ediyor” demişlerdi. Onlar, “Siz bizim gibi insandan başka bir şey değilsiniz. Bizi babalarımızın taptıkları şeylerden çevirmek istiyorsunuz. O halde, bize açık bir delil getirin!” dediler.

11- Peygamberleri onlara, “(Evet) biz, sizin gibi insandan başka bir şey değiliz. Velâkin Allah, nimetini kullarından kimi dilerse ona ihsan buyurur. Allah’ın izni olmadıkça da size bir mûcize getirmek haddimiz değildir. Mü’minler yalnız Allah’a tevekkül etmelidirler.”

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked