“İslâm’a dâhil olmakla Allah’a teslimiyet sahasına sürükleniyoruz. Hem bir yandan fani dünyada hükmünü yürüten mali hegemonyanın, hem de diğer yandan Allah’ın kulu olamazsınız.”
İsmet Özel‘in İstiklâl Marşı Derneği internet portali İsmet Özel Köşesi’nde ALIN TERİ GÖZ NURU üst-başlığı altında “KAPİTALİZMİ İSRAFIN AYAKTA TUTTUĞU DOĞRU MU?”başlıklı ve 19 Muharrem1444 (17 Ağustos 2022) tarihli yazısının (http://www.istiklalmarsidernegi.org.tr/IsmetOzel?Id=134&KatId=7) birkaç yerinden yapacağım alıntılamalar oluşturacak bu yazıyı; onlardan ilki ikinci paragrafın son cümlesi, ikincisi de üçüncü paragrafın ikinci cümlesi olarak alıntılanıp bu yazının başlığını teşkil etti.
” ‘Lâ ilahe illallah’ın birinci faydası: Boynu kılıçtan kurtarır. Yüreğimi bu hükmü Mızraklı İlmihal’de okuyuşum ferahlatmıştı. Aynı hükmü Müslüman olduklarını farz ettiğim kimselere nakledişimin onları dehşete sevk etmesi ise beni dünya ölçüsünde İslâm’ı anlama bahsinde hiçbir ortak paydaya yakın durmadığımız fikrine götürdü. İslâm’ı her kavim başka ölçüleri esas alarak anlıyor. (…) Ne var ki, bu tarz farklılıklar anlamamız gereken şeyin sadece bir kısmı ve üstelik ihmal edilebilir kısmıdır.
Bir dine mensup olmanın ise ihmale gelir bir tarafı yoktur. (…)
Yani kelime-i tevhid ile Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in O’nun kulu ve elçisi olduğuna şahitlik ediyorsunuz. İslâm’a girer girmez bu şahitliğin hakkını derhal veremeseniz bile sizi bu kelimeyi ikrar ettikten sonra bir ruhi uğraşının beklediğini kabul ediyorsunuz. Ruhi uğraşı derken bahsimiz ağzımızdan çıkan sözün bizi hangi sorumluluğa sürüklediğinin bilinci oluyor. (…)
Allah’a teslimiyet paraya teslimiyete manidir. Hem bir yandan fani dünyada hükmünü yürüten mali hegemonyanın, hem de diğer yandan Allah’ın kulu olamazsınız. Kulluğun gerektirdiği disipline nasıl ulaşacaksınız? Bunun Hazret-i Muhammed’in risaletine tâbi olmaktan başka yolu yok. İslâm’a vahdet dini dememizin sebebi ‘monoteizm’ değildir. Bu birlik baştan konulmuştur. İçimizde şüpheler kaynadığı halde Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Hazreti Muhammed’in onun kulu ve elçisi olduğuna şahadet ederiz. Bunun gerçekten böyle olduğunu anlamanın yolu hayatın bölünebilir bir şey olmadığını bilmekten geçer.
Dünyadır veya dünyalardır bölünebilir olan. Hayat tamdır, eksiksiz ve kusursuzdur. Hayatı ne çağlara, ne de yörelere mahsus kılabilirsiniz. (…)
(…) Kimdi modernleşen dünyada ilerlemiş olanlar? Onların hepsi yaradılışla savaş halinde kimselerdi. Geri kalmışlık yaftasına maruz kalanlar yaradılışla araları iyi olanlar mıydı? Onlar ilerlemiş sayılanlara hayranlıkla yaşıyorlardı. (…)
Niçin Dünya Sistemi’ne muhalefet ediyoruz? Çünkü insanların ezilmesine, şahsiyetlerinin yerle bir edilmesine bigâne kalan Dünya Sistemi’nden başkası değildir. Demek ki ezilmemiş, saygıya değer bir şahsiyeti olan insanlarla birlikte yaşamak istiyoruz. O insanları nerede ve nasıl bulacağımızı da biliyoruz. Elindeki imkânları Dünya Sistemi’nin işlemez duruma düşmesi yolunda kullanan kişilerdir onlar. Gerçekten var mıdır bu kişiler? Ben olmalarını istiyorum. Geçen ömrüm bu kişilerin dünya hayatında tesirlerini göstermeleri için yapılacak her şeyi denememle geçti. Kim bilir kaç ömür böyle geçti? (…) Helâllerle haramları birbirine karıştırmadığımdan şüphe etmiyorum.
Ahalisi Müslümanlıkla temayüz etmiş ülkelerde kapitalizme can veren, kapitalizme taze kan pompalayan helâllerle haramların birbirine karıştırılmasıdır. Sigara içmek veya bir türlü tütün tüttürmek (nargile gibi) helâl mi? Bu suale doğru cevap arayan her kimse önce kafasında bu iş için para ödemenin israf olup olmadığı konusunu berraklaştırsın. ”
No Comments