Kur’ân-ı Kerîm’den Türkçe anlamlarıyla âyetler
Ahmed Davudoğlu’nun “Kur’ân-ı Kerîm ve İzahlı Meali (Türkçe Anlamı)” adlı kitabından (Çelik Yayınevi, Meâli Baskıya Hazırlayanlar: Mehmed Emre, Mahmud Bayram, Ali İhsan Yurt, Mehmed Talo, Celâlettin Bilginer, Şevket Gürel, Hâmid Aytaç; Bilginer Tashih Bürosu, Çağdaş Dizgi, Grup Grafika; Baskı: Cihan Neşriyat&Matbaacılık) bazı âyetlerin Türkçe anlamları bu yazıyı oluşturacaktır.
“(O takva sahipleri ki) onlar gayba inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan(Allah yolunda) harcarlar.” (El-Bakara, 2/3)
“Onlar (o kimselerdir ki), sana indirilen Kitab’a da senden önce indirilenlere de inanırlar. Âhirete de kesin olarak onlar inanırlar.” (2/4)
“İnsanlardan bazıları, ‘Biz Allah’a ve ahiret gününe inandık ’ derler. Halbuki inanmış değillerdir.” (2/8)
“ Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin. Ta ki korunmuş olasınız.” (2/21)
“Allah’ı nasıl inkâr edersiniz ki, ölüler idiniz, sizi diriltti. Sonra sizi yine O öldürecek, sonra yine diriltecek. Sonra O’na döndürüleceksiniz.” (2/28)
“Bunlar âhireti dünya hayatına satmış kimselerdir. Onun için bunlardan azap hafifletilmez ; onlara yardım da edilmez.” (2/86)
“De ki, eğer âhiret yurdu (cennet) Allah katında başka insanlara değil de özellikle size ayrıldı ise, o halde doğru söylüyorsanız, ölümü temenni edin! (Çünkü kesinlikle cennete gireceğini bilen kimse ona kavuşmaya sebep olacak ölümü ister).” (2/94)
“ Ey Rabbimiz! Bizi yalnız sana boyun eğen Müslümanlar yap! Ve soyumuzdan yalnız sana boyun eğen bir ümmet yarat! Bizlere ibadet yerlerimizi göster, tevbemizi kabul buyur. Çünkü tevbeleri kabul eden ve merhametli olan ancak sensin!” (2/128)
“ Ey Rabbimiz! Bir de onlara kendilerinden bir peygamber gönder de senin âyetlerini onlara okusun; kitabı ve hikmeti öğretsin; onları her türlü kötülükten arındırsın. Şüphesiz güçlü ve hikmet sahibi ancak sensin!..” (2/129)
“Küfredenlerin (inkârcıların) hâli, sâde bir çağırma ve bağırmadan başka bir şey duymayan hayvanı çağıranın hâline benzer. Sağırlardır, dilsizlerdir ve körlerdir. Dolayısıyla akıl etmezler.” (2/171)
“Ey iman edenler! İçinde alışveriş, dostluk ve şefaat olmayan bir gün gelmeden , size verdiğimiz rızıklardan (Allah yolunda) sarfedin. Kâfirler (inkârcılar) zalimlerin ta kendileridir.”(2/254)
“İnsanlara kadınlar,oğullar, yüklerle altın ve gümüş yığınları, salma atlar, davarlar ve ekinler kabilinden şehvet sevgileri ziynetli gösterildi. Bunlar dünya hayatının geçici menfaatleridir. Halbuki Allah var ya! İşte âkıbet güzelliği O’nun yanındadır.” (Âl-i İmrân, 3/14)
“Küfredenler ve kâfir olarak ölenler yok mu!? Bunlardan her biri kendini kurtarmak için dünya dolusu altın verse, yine aslâ hiçbirinden kabul edilmeyecektir. Bunlar için acıklı bir azap vardır. Onların yardım edecek kimseleri de yoktur.” (3/91)
“Ey iman edenler! Siz kendinize bakın. Siz doğru yolda gittikten sonra, öte yandan sapanlar size bir zarar veremez. Hepinizin dönüşü nihayet Allah’adır. O da size neler yaptığınızı haber verecektir.”(El Mâide, 5/105)
“Onlar hem Peygamberden vazgeçirmeye çalışırlar, hem de kendileri ondan uzaklaşırlar. Böylece ancak kendilerini helâk ederler, ama farkına varmazlar.“(El-En’âm, 6/26)
No Comments