“İmtihan yeri”
İsmet Özel‘in İstiklâl Marşı Derneği internet portalı İsmet Özel Köşesi’nde ALIN TERİ GÖZ NURU üst-başlığı altında İMTİHAN YERİ başlığıyla çıkan yazısının (https: // istiklalmarsidernegi.org.tr/İsmet Özel?Id) birkaç yerinden yapacağım alıntılamalar oluşturacak bu yazıyı.
“Dünya Neresidir? Bu suale Müslümanların verdiği cevabın ‘imtihan yeri‘ olması gerekiyor. Çünkü Müslümanlar dünyaya Allah tarafından kalubelada verdikleri söze sadık kalıp kalmadıklarının görülmesi için gönderilmişlerdir. (…) Ruhunu dünya hâkimiyetinin bedeli olarak şeytana satanların inşa ettiği medeniyette Allah’a hesap verme fikri çağlar boyunca ya mütemadiyen ikinci plana itiliyor veya mahiyet değiştiriyor. Kâfirler hayatlarında ne dünyanın imtihan yeri olduğu kavrayışına esaslı bir yer ayırıyor, ne de dünyanın âhiretin tarlası olduğu fikriyle hareket ediyor.
Türk milleti olarak imtihan edildiğimiz şeylerin başında ‘Misâk-ı Millî‘ gelir. Her Türk batıda Selanik’te başlayıp Varna’da sona eren, kuzeyde Batum’u, güneyde Musul vilayetini ve güney-batıda Halep’i içine alan hudutların millî sözleşmeyle tayin edilmiş hudutlar olduğunu bilmek, akıl erdirmek zorundadır. Misak-ı Millî üzerine Meclis-i Mebusan yemin etmeden önce Beşiktaş Jimnastik Kulübü Balkan topraklarının yeniden ele geçirildiği güne kadar armasındaki kırmızı rengi matem rengi olan siyaha çevrilmesine karar vermiştir. Bunlar Misak-ı Millî ile ilgili başlangıç bilgileridir. Üzerine eğildiğimizde Türklerin ne büyük haksızlıklara maruz bırakıldığını göreceğiz. Türk tarihi hakkında doğru bilgi edinmek işin girişindedir. Elimizi kaldırılacak taşın altına koymanın asıl vazifemiz olduğu bilinci haylidir bizi bekliyor.
Türklüğü izah eden şey atalarımızın genetik yapısı değil, Türk vatanı, vatanın bilhassa kendisidir. Yani zamanında Türk şahsiyeti olarak tecessüm eden şey vatan hassasiyetinin bir mahsulüdür. Vatanı inşa edenler, bu yaptıklarını Bizans topraklarını Dar-ül İslâm haline getirmek suretiyle başarmışlardır. Vatanımızdan İslâm diyârına yakışmayan her şeyi söküp attık. Vatanın her beldesinde türküler yaktık. (…) Türklüğün tarihî bir rol olması hasebiyle Misak-ı Millî bir yükümlülüktür. (…)
Türk topraklarında Türk hâkimiyeti ibaresi bir kekeleme gibi duruyor. Çünkü küfür âlemi Osmanlı yönetiminin bir despotluktan ibaret olduğunu ilk mektep sıralarından itibaren zihinlere kazımıştır. (…) Biz Türkler Anadolu’ya ve Rumeli’ne Türk gaza fikrini yerleştirerek Bizans hâkimiyetine son verdik. Oysa Avrupa tarihi taht kavgalarıyla tıka basa doludur. Şehit kanıyla bezendiği için İstiklâl Marşı’nda ‘cennet vatan‘ olarak anılan Misak-ı Millî hudutları M.S. 30 Ekim1918’de Mondros Mütarekesi’nin imzalandığı sırada Türk Ordusu’nun vaziyet ettiği alanı işaret etmektedir. Cumhuriyet tarihimiz ve bütün Türk tarihi yeniden tahkik ve tetkik edilmelidir. Günümüzün bazı çevreleri İsrail saldırganlığının Nil’den Fırat’a vaat edilmiş toprakları kapsayacağını endişe konusu ediyor. Yani Türkleri kendi topraklarını savunmağa davet ediyor. Oysa Türkiye Cumhuriyeti’nin resmî sınırları Misâk-ı Millî’den en çok taviz veren kadroya emanet edilmiştir. Dikkatinizi çekerim: Lozan’da harp tazminatı olarak Türkiye’ye bırakılan Karaağaç Meriç nehri batısındadır. Selanik’te Mustafa Kemal’in doğduğu ev bahanesiyle korunan evde Türk bayrağı asılıdır. (…) Bütün bunlar cennet vatanın hangi sınırları içine aldığı bilinmesine rağmen Türk siyasetinin Dünya sistemi ile uzlaşması doğrultusunda yürütüldüğünün göstergesidir. (…)”
No Comments