“Neye Cevap Verilecek?”
İsmet Özel’in 4 Şevval 1446 (2 Nisan2025) tarihli, bu yazının da alıntı olarak başlığını oluşturan yazısının birkaç yerinden yapacağım alıntılamalar teşkil edecek bu yazıyı.
“Seçimin galibi Cumhuriyete karşı muharebeye girişen kralcılar İspanya iç savaşını kazandı. Dolayısıyla kralcı General Franco öldükten sonra ülkenin yönetimini aristokrasiye devr etmekten başka çare yoktu. Hepimiz savaş boyunca Faşist İtalya’nın ve Nasyonal Sosyalist Almanya’nın uçaklarının kralcı yörelere değil, cumhuriyetçi şehirler üzerine bomba yağdırdığını biliyoruz. (…) İtalyan ve Alman uçaklarının cumhuriyetçileri katletmesi sebebiyle Archibald Macleish adlı bir Amerikan şairi “The Spanish Lie” başlıklı bir şiir yazdı. Başlık İngilizce dışında bir dile hem İspanyol Yalanı olarak, hem de ispanyol ölüsü olarak tercüme edilebilir. M. C. Anday ikincisini tercih etmiş. Şiirin ilk mısraı şöyle: “This will be answered” Anday hüner göstererek bunu “bunun hesabı sorulacak.” şeklinde çevirmiş. Güzel bir tercüme… (…) 1929’da, İtalyan faşizminin tatlı günlerinde Vatikan Devleti doğdu. Sözün özü, tarihî gelişmede biz Türkler gayri-Müslimlerin katolik olanlarıyla aramızdaki mesafeyi diğerlerinden daha büyük tuttuk.
Olan bitenler tarihî gelişme içinde, hem de uzak bir tarihî gelişme içinde, olup bitenlerdir. Cumhuriyet’in ilânını takip eden yıllarda karşılaşmak zorunda bırakıldığımız inkılâplar Türkleri başta İslâm olmak üzere bütün dinî düşüncelerle zıtlaşma noktasına sürükledi. (…)
Hem birinci, hem de ikinci dünya savaşı Türk varlığının tarihteki yerini kavramamıza vesile olmalıydı; ama olmadı. Türklüğümüzü başka bir şeye, meselâ modernleşmeye intibakımıza değil, sadece Misak-ı millî metninin bize kazandırdığı hükümranlık sahasına borçlu olduğumuzu savunan bir odaktan mahrumuz. Misâk-ı Millî gerçeğine gözümüzü kapamış olmamız İkinci Dünya Savaşı sırasında millî varlığımızı yükseltmemize engel oldu. Millî varlığımız sırtını Cumhuriyet idaresine dayamış inkılâplarla sınava tabi tutuldu. şu anda sınavın neresinde olduğumuzdan bile haberimiz yok.
Dünyayı ve dünyada mülk edinmek insanın ahlâk dokusunu gevşetir. Bu yüzden Yavuz Sultan Selim’in yeryüzünün bir hükümdara bol, iki hükümdara dar geldiği görüşünde hiçbir haklılık payı yoktur. Türkler Hz. İsa’nın doğumundan 1920 yıl sonra Misak-ı Millî’yi dünyaya ilân etmekle asıllarına avdet etmiş oldular. Yani Türklerin varlık sebebi kâfirlerin hayat sahasını daraltmaktı. (…)
Şu anda bütün cumhuriyet tarihinde olduğu gibi iç politika beynelmilel güçlerin çatışmasını aksettirmekten ötede bir işlev görmüyor. “
No Comments