“Küçük Bir Darbe Kitabının Büyük Hikâyesi”
Prof. Dr. ismail Kara’nın bu yazının da başlığı olarak alıntıladığım başlık altındaki yazısının birkaç yerinden yapacağım alıntılamalar oluşturacak bu yazıyı.
27 Mayıs İhtilâli’nin içerden ve dışarıdan destek gören siyasî ve iktisadî planları kadar, dinle alâkalı saha için de düşünceleri, program ve projeleri vardı. 1964’te Ankara’da basılan risâleye (Tuhfetü’r-Reddiye alâ Mezhebi Saiydi’l–Kürdiyye ) bakılırsa bu projelerden birisinin de Bediuzzaman Said Nursi ve Risâle-i Nur Cemaati’ni hedef aldığı görülür. Muhteva bakımından oldukça zayıf olan bu metin, “Osmanlı İmparatorluğu sâbık şeyhülislâmı Mustafa Sabri” imzasını taşıması ve satıraralarında verdiği mesajlarla bu projeye dair çok şey söylemekte.
Kitaplar, metinler ve onların içinde ete kemiğe bürünen fikirler bir devrin, bir problemler alanının; bir hissiyatın ve arayışın; bir iddianın / davanın kuvvetli izlerini taşırlar. döneminin meselelerine katılarak müdahale ederler, aktif ve kurucu-yapıcıdırlar ve esas itibariyle devirlerine de kendilerinden sonrasına da müspet girdiler verir, ışıklar salarlar. Elbette her metin böyle aktif ve müspet kanallarda akmaz, bir kısmı da akışı değiştirmek, suyu bulandırmak ve yavaşlatmak istikametinde fonksiyon icra etmek için kaleme alınır.
Tarihî tecrübeler hesaba katıldığında kriz ve geçiş dönemlerinin her iki türden eserin daha fazla ortaya çıkmasına zemin hazırladığı söylenebilir. Türkiye’nin yakın tarihinde vuku bulan askerî darbelerin tarihi de böyledir; eserler ve fikirler üzerinde geriletici veya geliştirici etkileri birlikte, yan yana, iç içe olmuştur dense çok yanlış olmaz. Bu yazıda dinî yayıncılık sahasında geriletici / gerilimi artırıcı bir örneğine temas edeceğimiz 60 Darbesi (ve sonraki darbeler, müdahaleler) bu bakımdan tetkike değer birçok örnek hadiseye kaynaklık etmiş birkriz ve geçiş dönemidir.
Darbelerin hemen her türü esas itibariyle farklı ve muhalif fikirlere; “eski” yaşama tarzlarına, husûsen sistem dışı olabilecek iktisâdî tercihlere, yerleşik ahlâklara, dirençli inançlara karşı gelişir. Söylemleri, diyelim ki komünizm ve irtica üzerinden böyle kurulur. Bunlardan renk ve koku taşıyan siyasetler, kurumlar, gruplar ve siyasi aktörler de paylarına düşeni alırlar. Darbenin görünen muhatabı olarak iktidardakiler mağdur unsurlardan sadece biridir aslında. Bu sebeple sadece ona bakmak meselenin tamamını, gerçek cesametini, derinliğini görmek ve anlamak bakımından kısmen veya tamamen örtücü ve yanılştıcı olur. Onun için indirilenden /gidenden daha fazla ideolojik ayırım yapmadan kimlerin, nelerin önünün açıldığına, hangi grupların ve fikirlerin yükseldiğine, iktisadi imkânların ne tarafa doğru aktığına bakmak muhtemelen daha sıhhatli bakış açıları ve daha bütünlüklü değerlendirme imkânları verir.
Giderek daha fazla anlaşılıyor ki “sarı” demokrasiler de mütehakkim ve tektip modern düşüncenin, kapitalizmin zevahiri kurtaran sessiz darbe yöntemlerinden biri olarak işliyor artık. (…) Esasta değişmeyen mekanizmayı daha “doğru” ve daha “iyi” değil, o büyülü ve esnek kelime, “değişme” işletiyor, çalıştırıyor. (…) Esasta hiçbir şey değişmesin diye her şey değiştiriliyor. Hem fikren hem fiilen…
No Comments